News-1

Gündem

İşgalci İsrail Askerlerinin Diri Diri Yaktığı Engelli Kadının Hikayesi

İşgalci İsrail askerlerinin 7 Ekim sonrası katliamları her geçen gün şiddetleniyor. Siyonistler, geçtiğimiz aylarda Gazze Şeridi'nde babasıyla birlikte çadırında yaşayan engelli bir kadını diri diri yakarak katletmişlerdi. 34 yaşındaki Gazzeli Dua’nın hikayesi.

Eklenme: 11.10.2024 16:42:44
Bu Haberi
Paylaş

Muhammed İsmail el Huveyhi, işgalci bir İsrail askerinin, içinde kızının da bulunduğu derme çatma bir çadırı ateşe verdiğini görünce donup kaldı.

34 yaşındaki engelli kızı Dua, sadece birkaç dakika önce tek bakıcısı olan babasından ayrılmıştı.

Huveyhi, ailesinin Gazze'nin kuzeyindeki Cebaliye mülteci kampında barınağa dönüştürülen bir okulun avlusunda kurduğu çadırdan aceleyle kaçmak zorunda kaldı.

Çünkü İsrail askerleri Mayıs ayında kampa üç hafta süren yıkıcı bir saldırı düzenledikten sonra aniden okulun içine gerçek mermilerle ateş açmaya başlamıştı.

Konuşamayan ve hareket edemeyen Dua, babası onu taşıyamadığı için çadırın içinde kaldı.

Askerler yoğun ateş altında okula girdikten sonra kadın ve erkekler ayrıldı.

Birkaç dakika sonra, bir asker avlulardaki onlarca çadırı ateşe vermeden önce üzerlerine benzin döktü.

Tankların gürültüsü ve ağır silah sesleri arasında sesi boğulan Huveyhi sessizce ve umutsuzca olanları izliyordu:

"Biz hareket edemezken kızım diri diri yakıldı. Kalbimin ve beynimin yandığını hissettim."

SIĞINAKTAN SIĞINAĞA TAŞINARAK GEÇEN BİR HAYAT

Huveyhi'ye göre Dua'nın çadırında öldürülmesi Mayıs ayı ortalarında gerçekleşti.

Filistinli baba, Dua'nın ölümünden aylar önce, Siyonist İsrail'in aralıksız bombardımanı sırasında onunla birlikte bir sığınaktan diğerine taşınmak zorunda kalmıştı.

Middle East Eye'a yaptığı açıklamada Dua'nın normal bir çocuk olarak doğduğunu ancak zamanla vücudunun zayıfladığını söyledi.

Doktorlar ona serebral palsi hastası olduğunu söylemişler ve zaman geçtikçe kasları zayıflamıştı, ta ki hareket etme ve iletişim kurma yetisini kaybedene kadar.

Eşinin sekiz yıl önceki ölümünden bu yana Dua, her konuda babası Huveyhi'ye bağımlı hale gelmişti.

MEE'ye verdiği demeçte Filistinli baba şöyle dedi:

"Hareket edemiyor ya da konuşamıyordu ve her şey için bana bağlıydı. Beslenmek, su içmek, bakımlarını yapmak... Bu 34 yıl boyunca bir bebeğe bakmak gibiydi."

Gazze'deki yüz binlerce Filistinli gibi Huveyhi de işgalci İsrail'in devam eden saldırıları ve hava bombardımanları nedeniyle geçtiğimiz yıl birçok kez yerinden edildi.

Her seferinde, ilerlemiş yaşına rağmen Dua'yı yanında taşımak zorunda kaldı.

"Birkaç kez yerimizden edildik ve Dua, oğullarımdan biri, eşi ve çocuklarıyla birlikte benimleydi." dedi.

İlk seferinde telefonuna işgal güçlerinden mesaj geldi ve Cebaliye'den "güvenli bir yere" gitmesi söylendi.

İlk sığınak Cebaliye mülteci kampındaki bir okuldu, ancak kısa süre sonra okulların İsrail bombardımanı ve baskınlarından korunmadığını öğrendi.

Huveyhi, "Okul güvenli değildi, oradaki her şeyi bombaladılar, baskın yaptılar, bizi filme aldılar, sorguladılar, bazı insanları gözaltına aldılar ve sonra bizi oradan kovdular." diye anlattı.

Sonunda UNRWA tarafından işletilen Ebu Zeytun adlı bir okul kompleksine taşındı.

"Orada da etrafımızda sürekli bombardıman vardı." dedi:

"Her gün yeni bir şey oluyordu, her gün yeni ve yakın bir yeri bombalıyorlardı ya da dronelarla ateş açıyorlardı veya çevreyi işgal ediyorlardı. Hayatımızın en zor günlerinden bazılarını orada yaşadık."

“HAYVAN YEMİ YEMEK ZORUNDA KALDIK”

İşgalci İsrail, 7 Ekim 2023' te Gazze'ye yönelik saldırılarının başlamasından bu yana BM tarafından işletilenler de dahil olmak üzere, evlerinden zorla çıkarılan veya saldırılarda evleri yıkılan aileler için sığınak görevi gören onlarca okulu hedef aldı ve baskınlar düzenledi.

Diğer okullar, baskın yapıldıktan ve yerlerinden edilen aileler çıkarıldıktan sonra İsrail işgal güçlerinin operasyon üssü haline getirildi.

Kalan okullardaki sınırlı alan nedeniyle, Huveyhi ve ailesi gibi birçok insan parklarda ya da sokaklarda çadır kurmak zorunda kaldı.

"Evleri bombalandıktan sonra Cebaliye'nin diğer binlerce sakininin kaldığı okulun sınıflarında yer bulamadık. Hatta bazıları, durmaksızın bombalanan evlerinden ve mahallelerinden daha güvenli olacağını düşünerek okullara geldi." diye ekledi Huveyhi.

"Orada yaklaşık dört ay kaldık ve bu süre boyunca aç kaldık ve hayvan yemi yemek zorunda kaldık. Saldırılar durmadı, orada neler çektiğimizi sadece Allah bilir."

"ALEVLERİN HER YERİ SARMASINI İZLEDİK"

Mayıs ayı başında işgalci İsrail, savaşın başladığı Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şehri'nin kuzeyinde yer alan Cebaliye'ye ikinci kara saldırısını başlatmıştı.

Tanklar ve askerler karadan ilerleyip kampı kuşatırken, yoğun nüfuslu mülteci kampına 20 gün boyunca durmaksızın bomba yağdı.

Saldırıların yoğunluğu Ebu Zeytun okullarına gittikçe yaklaştı, şarapnel ve silah sesleri aralıklı olarak okul binalarına kadar ulaştı.

Ancak 15 Mayıs sabahı Huveyhi'ye göre "başka bir dehşet düzeyi" getirdi:

"Sabah 8 ya da 9 sularında birlikte oturuyorduk ve ben Dua'ya arpa ekmeği yediriyordum. Birdenbire ateş edilmeye başlandı. İsrailli bir keskin nişancı okul bahçesine ateş ederek 24 yaşında bir kadını öldürdü, ardından Halidi ailesinden genç bir adam vuruldu. Elimizden geldiğince hızlı koşarak keskin nişancı ateşinden uzaklaşmaya çalıştık ve sınıflardan birine sığındık. Dua'yı yanımda getiremedim. Koşarken onu taşıyamadım, onu kaldırmamın bir yolu yoktu."

İşgalci İsrail güçleri kısa süre sonra ağır silah ateşi altında okula baskın düzenledi, erkekleri kadınlardan ayırdı, insanları sorguladı ve okuldan bazı genç erkekleri gözaltına aldı.

"Aralarında sivil giyimli bir asker vardı, çadırlara gitti, tahta ve naylonların üzerine benzin döktü ve sonra onları ateşe verdi. Kızım Dua'nın yattığı çadırı da tutuşturdu. Hepimiz alevlerin çadırı sarmasını, tankların ve askerlerin her yere ateş etmesini izledik. Bağıramadım, konuşacak kimse yoktu. Kiminle konuşabilirdim ki? Ateş etmeyi kesmeyen tanklarla mı?"

Askerler daha sonra okulda kalan çadırları ve yapıları yok etmeye devam etti.

Huveyhi, "Yangından sonra çadırların geri kalanını, hatta duvarları bile buldozerle yıktılar. Her şey bir moloz yığınına dönüştü ve sonra bizi okuldan attılar." dedi.

Yaklaşık 10 gün boyunca okula geri dönemedi. Sonunda döndüğünde, bu dönüş kızının kalıntılarını aramak içindi.

"Geri döndüm ama ondan geriye hiçbir şey kalmamıştı. Cesedinden tek bir iz bile yoktu. Molozların arasında aradım ama Dua yoktu."

İşgalciler Mayıs sonunda geri çekildikten sonra bölge sakinleri, hayatta kalanlar ve yerel muhabirler, Cebaliye'ye yapılan saldırı sırasında İsrail güçlerinin "neredeyse her şeye zarar verdiğini" söyledi.

Tüm mahalleler yerle bir oldu, evlerin çoğu yıkıldı, su kuyuları, kanalizasyon sistemleri, elektrik direkleri ve telefon hatları gibi temel altyapı tahrip edildi. Merkezdeki pazar yıkıldı, iki hastane İsrail askerleri tarafından basıldı, binlerce kişiye hizmet veren hayati bir BM kliniği ateşe verildi ve birkaç okulun bulunduğu bir cadde tamamen harap edildi.

Görgü tanıkları Cibaliye mülteci kampının "tanınmaz" hale geldiğini ve artık insan yerleşimine uygun olmadığını ifade etti.

Cibaliye, Gazze Şeridi'ndeki sekiz mülteci kampından en büyüğü olarak biliniyor. Savaştan önce UNRWA'ya resmi olarak kayıtlı 116 binden fazla kişiyi barındırıyordu. Kamptaki insan sayısının çok daha yüksek olması ise muhtemel.

Cibaliye gibi Filistin mülteci kampları 1948 yılında, işgalci İsrail'i kuran savaşta Siyonist milisler tarafından yurtlarından sürülen aileleri geçici olarak barındırmak için kurulmuştu. Bu olay Filistinliler tarafından Nekbe olarak biliniyor.

Cibaliye, 1.4 kilometrekarelik alanıyla en yoğun nüfuslu UNRWA kamplarından biri konumunda.

Bu haftanın başlarında işgalci İsrail güçleri kampa bir kez daha kara ve hava saldırısı düzenleyerek acımasızca bombaladı ve on binlerce insanı evlerinden ve barınaklarından çıkardı.