İsrail işgal güçleri, Gazze’de sadece binaları değil, bir halkın geleceğini de hedef alıyor. Eğitimin sistematik olarak yok edilmesi, uluslararası hukuk açısından bir savaş suçu ve kültürel soykırım olarak değerlendiriliyor.
Eklenme: 04.02.2025 10:13:11 | Güncelleme: 04.02.2025 10:20:53Gazze Şeridi'nde yaşanan insani kriz sadece can kayıpları ve altyapının yok edilmesiyle sınırlı kalmıyor. Son dönemde uluslararası kamuoyunun gündemine gelen başka bir trajedi de, Filistin halkının geleceğini hedef alan öğretim kurumlarının sistematik olarak yıkılması. Birleşmiş Milletler (BM) raportörlerinin raporlarına göre, Gazze’deki eğitim sisteminin bilinçli olarak hedef alınması, soykırım suçunun bir parçası olarak değerlendirilmesi gereken bir eylem olarak görülüyor.
Ekim 2023'ten bu yana, İsrail işgal güçlerinin Gazze’ye yönelik sürdürdüğü yoğun saldırılarda okullar ve üniversiteler bilinçli bir şekilde hedef alındı. BM ve diğer uluslararası kuruluşların verilerine göre yüzlerce okul ve üniversite saldırılarda hasar gördü ya da tamamen yok edildi.
Gazze’deki eğitim altyapısına yönelik saldırılar, yalnızca binaların yıkılmasıyla sınırlı değil. Öğretmenler ve öğrenciler de doğrudan saldırılara maruz kaldı, hayatını kaybetti veya ağır travmalar yaşadı. Eğitimin sekteye uğraması, Gazze halkının uzun vadeli kalkınma umutlarını ve gelecek nesillerin eğitim hakkını ellerinden almak anlamına geliyor.
Üstelik, BM'ye ait eğitim kurumlarının da saldırıya uğraması, uluslararası hukukun açıkça ihlal edildiğini gösteriyor. Gazze’de okulların sistematik olarak hedef alınması, Filistin halkının geleceğine yönelik bilinçli bir yok etme politikası olarak değerlendirilmelidir.
Uluslararası hukuk, sivillerin ve sivil altyapının korunmasını öngörmektedir. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve Ek Protokoller, savaş sırasında eğitim kurumlarının korunmasını özellikle vurgular. Ayrıca, BM’nin 2015 yılında kabul ettiği Güvenli Okullar Beyannamesi, eğitim kurumlarına yapılan saldırıları savaş suçu olarak tanımlar.
Bu çerçevede:
Eğitim kurumlarına yönelik saldırılar, doğrudan savaş suçu olarak kabul edilir.
İsrail işgal güçlerinin bu politikaları, Filistin halkının temel haklarını ihlal etmekle kalmayıp, soykırım suçu kapsamında değerlendirilmesi gereken bir uygulama olarak öne çıkmaktadır.
Saldırılardan sorumlu olanların Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından yargılanması uluslararası hukukun gereğidir. Ancak bugüne kadar bu suçlar karşısında yeterli bir adalet mekanizması işletilmemiştir.
Eğitim, toplumların kalkınması, refahı ve bağımsızlığı için kritik bir unsurdur. Gazze’de eğitimin kasıtlı olarak yok edilmesi, Filistin halkının gelecek nesillerinin bilgiye erişimini engelleyerek uzun vadeli bir yok oluşun altyapısını hazırlamaktadır. Bu durum, kültürel soykırım olarak da nitelendirilebilir.
Savaş ortamında eğitim hakkından mahrum kalan çocuklar, psikolojik travmaların yanı sıra geleceklerini inşa edecek imkanlardan da yoksun bırakılıyor.
Eğitim, bir toplumun bilinçlenmesini ve kendi kaderini tayin etme yeteneğini artırır. Eğitim kurumlarının yok edilmesi, Filistin halkının haklarını savunma gücünü zayıflatmaktadır.
Eğitim, ekonomik kalkınmanın temel taşlarından biridir. Üniversitelerin ve okulların yıkılması, gençlerin meslek edinme ve bağımsız bir ekonomik yapı kurma şansını ortadan kaldırmaktadır.
Filistinli akademisyenler ve öğrenciler, eğitimlerine devam edebilmek için yurt dışına çıkmaya zorlanıyor. Bu da Filistin toplumunun entelektüel kapasitesinin azalmasına neden oluyor.
Gazze'deki eğitim kurumlarına yönelik sistematik yıkım ve baskı, sadece bir savaşın yan etkisi değil, aynı zamanda Filistin toplumunu yok etmeye yönelik bilinçli bir politika olarak görülmelidir. Uluslararası toplum ve hukuki merciler, bu sürecin sorumlularının hesap vermesi için harekete geçmelidir.
Eğitim, bir toplumun en değerli sermayesidir. Gazze’de eğitim sisteminin yok edilmesi, sadece bugünü değil, yarını da hedef almaktadır.