Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde (DKC) altın, koltan ve diğer değerli madenler uğruna yaşanan çatışmalar, bölgesel ve uluslararası güçlerin ilgisini çekiyor. UN raporlarına göre, bu kaynakların yasa dışı yollarla yağmalandığı belirtiliyor.
Eklenme: 17.02.2025 12:47:38 | Güncelleme: 17.02.2025 12:56:35Demokratik Kongo Cumhuriyeti, dünyanın en zengin maden rezervlerine sahip ülkelerinden biri. Özellikle altın, elmas, bakır ve mobil telefonlarda kullanılan koltan, küresel teknoloji sektörünün vazgeçilmez hammaddeleri arasında yer alıyor. Ancak bu zenginlik, ülkeyi onlarca yıldır süren çatışmaların merkezine yerleştirdi. Doğu Kongo'daki maden yatakları, yasa dışı silahlı grupların finansman kaynağı olarak kullanılıyor ve bu durum uluslararası toplumun dikkatini çekiyor.
Birleşmiş Milletler’in (BM) hazırladığı raporlara göre, Ruanda’nın M23 isyancı grubunu destekleyerek DKC’nin maden kaynaklarını yasadışı yollarla ele geçirdiği iddia ediliyor. BM uzmanlarının 2023 yılında yayımladığı bir raporda, her ay yaklaşık 120 ton koltanın M23 aracılığıyla Ruanda’ya gönderildiği belirtildi. Ruanda hükümeti bu iddiaları sürekli olarak reddetse de, Kigali’nin maden ihracatında gözle görülür artış dikkat çekiyor. Afrika’daki kaynakların yasadışı ticaretiyle ilgili çalışmalar yürüten Global Witness gibi kuruluşlar, bölgedeki yasa dışı ticaretin küresel teknoloji devlerine kadar uzandığını ifade ediyor.
M23, son yıllarda DKC’nin doğusundaki maden bakımından zengin bölgelerde kontrolü ele geçirdi. Grubun, altın ve koltan ticaretinde büyük bir paya sahip olduğu ve bu gelirle silah ve lojistik desteğini sağladığı belirtiliyor. Yerel halk ise madenlerin kontrolü için yaşanan çatışmalar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı. Uluslararası Kriz Grubu'nun raporuna göre, M23'ün finansman yapısı karmaşık bir ağ üzerinden sağlanıyor ve maden gelirleri doğrudan silah tedarikine yönlendiriliyor.
BM’nin 1999’dan bu yana bölgede konuşlandırdığı Monusco barış gücü, silahlı grupları durdurmada yetersiz kalmakla eleştiriliyor. Güç içinde yalnızca Müdahale Tugayı’nın operasyonel yetkisi bulunuyor ve bu tugay 2013 yılında M23’ü geçici olarak yenilgiye uğratmıştı. Ancak 2024’e gelindiğinde, Monusco’nun etkinliği sorgulanmaya devam ediyor ve DKC Devlet Başkanı Félix Tshisekedi, bu misyonun başarısız olduğunu belirterek sonlandırılmasını talep etti. Barış gücünün görev süresinin uzatılması, bölge halkında umutsuzluğa yol açtı. Uluslararası toplum, güvenlik boşluğunu doldurmak için alternatif stratejiler arayışında.
Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) bölgeye asker göndererek durumu kontrol altına almaya çalıştı. Ancak SADC birlikleri de kayıplar verdi. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, Ruanda’yı sorumlu tutarak saldırıların devam etmesi halinde bunu “savaş ilanı” olarak değerlendireceklerini açıkladı. Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame ise bu suçlamaları reddetti ve Güney Afrika’yı saldırgan olmakla itham etti. Uzmanlar, bölgesel güçler arasında artan gerilimin, çatışmanın daha da tırmanmasına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
Süregelen çatışmalar nedeniyle milyonlarca insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre, ülkede 6 milyondan fazla kişi yerinden edildi. Bu, dünyanın en büyük iç göç krizlerinden biri olarak kaydedildi. Çatışmalar, özellikle Kuzey Kivu, Ituri ve Güney Kivu bölgelerinde yoğunlaştı ve bu durum milyonlarca insanı güvenlik arayışına itti.
UNHCR raporuna göre, göç edenlerin büyük çoğunluğu kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. Kamplarda yaşayan göçmenler, temel sağlık hizmetlerine, gıdaya ve temiz suya ulaşmakta zorluk çekiyor. Eğitim olanaklarının yetersizliği nedeniyle binlerce çocuk okula gidemiyor. Çatışmalardan kaçan sivil halk, komşu ülkelere sığınmaya çalışırken sınır geçişlerinde yaşanan ihlaller dikkat çekiyor.
Uluslararası yardım kuruluşları, bölgede insani yardım operasyonlarını sürdürse de güvenlik sorunları nedeniyle yardım ulaştırmak zorlaşıyor. UNHCR, DKC'deki insani krizin sona ermesi için uluslararası toplumdan daha fazla destek talep ediyor.
DKC'deki madenlerin, özellikle koltanın, küresel teknoloji sektörü için stratejik önem taşıdığı biliniyor. Akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar ve elektrikli araç bataryalarında kullanılan bu maden, büyük talep görüyor. Ancak bu talep, yasa dışı madencilik faaliyetlerini artırıyor. Amnesty International ve Human Rights Watch gibi kuruluşlar, teknoloji şirketlerini tedarik zincirlerini denetlemeye çağırıyor. Çocuk işçiliği, zorla çalıştırma ve çevresel tahribat gibi sorunların devam ettiği bölgede, uluslararası baskılar artıyor.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki çatışmaların temelinde yatan maden kaynaklarının kontrolü, bölgesel gerilimleri körüklemeye devam ediyor. Uluslararası toplumun ve bölgesel aktörlerin, kalıcı bir barış için iş birliği yapması gerektiği vurgulanırken, Kongo halkı savaşın ve sömürünün son bulmasını umut ediyor. Ancak, savaşın ekonomisinin yarattığı çıkar ilişkileri, barış sürecini zorlaştırmaya devam ediyor. Uzmanlar, DKC'nin sürdürülebilir barışa ulaşabilmesi için hem bölgesel iş birliklerinin hem de küresel güçlerin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini belirtiyor.