En İyi Belgesel Dalında Oscar Kazanan İsrail-Filistin Ortak Yapımı Belgesel, İsrail'in Filistin işgalini eleştirdiği için daha önce sansürle karşı karşıya kalmıştı.
Eklenme: 03.03.2025 13:01:25 | Güncelleme: 03.03.2025 14:28:03Kapak Görseli: "No Other Land" filminin yönetmenleri Basel Adra ve Yuval Abraham, 2 Mart 2025 tarihinde Hollywood'da düzenlenen 97. Akademi Ödülleri'nin Oscar töreninin ardından düzenlenen Governors Ball'da En İyi Belgesel Film Oscar'ı ile poz verirken
İsrail-Filistin ortak yapımı No Other Land, 97. Akademi Ödülleri’nde En İyi Belgesel Film ödülünü kazandı.
Batı Şeria’daki Masafar Yatta kasabasında geçen film, Filistinli gazeteci Basel Adra ve İsrailli gazeteci Yuval Abraham tarafından yönetildi.
Filmin Oscar’a aday gösterildiği Perşembe günü duyuruldu, ancak ABD'de henüz herhangi bir dağıtım anlaşmasına sahip olmadığı biliniyor.
No Other Land’in büyük bir bölümü, Adra’nın çocukluğuna ait görüntülerden oluşuyor. Bu görüntülerde, aktivist babasının Filistin topraklarının gasp edilmesini önlemek için İsrail askerleri ve yerleşimcilerle karşı karşıya geldiği anlar yer alıyor.
Film, daha önce geçen yıl Şubat ayında Berlin Uluslararası Film Festivali’nde (Berlinale Film Festivali) En İyi Belgesel Film ödülünü kazanmıştı.
Ödülü kabul ederken Abraham ve Adra, Filistin işgalini kınadıkları konuşmalarıyla tepki çekti.
Abraham "Ben bu topraklarda istediğim gibi hareket edebilirim, ancak Basel ve milyonlarca Filistinli işgal altındaki Batı Şeria’da hapsedilmiş durumda. Aramızdaki bu apartheid düzen, bu eşitsizlik sona ermeli," açıklamalarını dile getirdi.
Bu açıklamalar, Almanya’daki kültürel çevrelerde büyük yankı uyandırdı. Politikacılar, ikiliyi kınayarak onları "antisemitik" olmakla suçladı.
Kasım ayında Abraham, yabancı bir yayın organına verdiği röportajda, Almanya’nın Filistin yanlısı hareketlere yönelik baskısının, kendisi gibi Gazze’deki savaşa son verilmesini isteyen Yahudiler ve İsrailliler için hayatı giderek zorlaştırdığını söyledi.
"Almanya'nın tepkisi beni şaşırttı," dedi Abraham.
"Bence Almanya, İsrail ve İsraillileri desteklediğini söylüyor, ancak aslında işgali sürdürmek isteyen İsraillileri destekliyor ve bir bakıma İsrail hükümetinin politikalarını yansıtıyor."
Filmin eleştirmenler tarafından olumlu karşılanmasına rağmen, ABD'de dağıtımcı bulmakta zorlandığı bildirildi.
Bu durum, eğlence sektöründeki sansür şartlarıyla ilişkilendirilerek özellikle, İsrail’in Filistinlilere yönelik muamelesini eleştiren içeriklerin sansürlendiği belirtiliyor.
"İsraillileri ya da Yahudileri desteklemenin ne anlama geldiğine dair bu basit bakış açısı... Diplomatik, finansal destekle, filmimizde gösterdiğimiz şeyi devam ettirmek anlamına geliyor, yani Filistin devletini engellemeye çalışmak," dedi Abraham.
Filmin karşılaştığı sansür girişimleri, Masafar Yatta halkının filme olan ilgisini artırdı.
On yıllardır İsrail makamları, yaklaşık 1.000 Filistinlinin yaşadığı Masafar Yatta’dan tahliye edilmesini ve bölgenin askeri atış alanına dönüştürülmesini planlıyor.
Bölge, Batı Şeria’nın İsrail’in tam kontrolü altındaki C Bölgesi içinde yer alıyor. Bu bölgede, uluslararası hukuka göre yasa dışı olan İsrail yerleşimleri bulunuyor. Yerleşimciler sık sık Filistinlilere saldırıyor, evleri ve araçları tahrip ediyor, hatta sivilleri öldürüyor.
Almanya’daki tartışmaların ardından Adra, film için kendi köyünde büyük bir gösterim düzenlediğini söyledi.
"Berlinale’de yaşananlardan ve hem İsrail medyasından hem de Almanya’daki diğer medya kuruluşlarından bana ve Yuval’a yönelik saldırılardan sonra filmi izlemek istediler," dedi Adra.
7 Ekim 2023’ten bu yana Batı Şeria’da yerleşimci şiddeti hızla arttı ve Masafar Yatta da bu durumdan nasibini aldı.
Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, 2024 yılı Batı Şeria'da Filistinlilere yönelik yerleşimci şiddetinin en yüksek seviyeye ulaştığı yıl oldu.
BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te 1.400 yerleşimci saldırısını kaydetti. Bu saldırılar arasında fiziksel saldırılar, kundaklama, Filistin topluluklarına baskınlar ve meyve ağaçlarının yok edilmesi gibi olaylar yer alıyor.
Bu saldırılar, İsrail ordusunun hareket kısıtlamalarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. İsrail askerleri, Filistinlilerin şehirlerine, kasabalarına ve köylerine erişimini kısıtladı.
Yaklaşık 700.000 İsrailli yerleşimci, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki 300’e yakın yasa dışı yerleşimde yaşıyor. Bu yerleşimler, İsrail’in 1967’deki savaşta ele geçirdiği topraklarda inşa edildi ve uluslararası hukuka göre yasa dışı kabul ediliyor.
Adra, "Bu film bizim için direnişin temel taşlarından biri," diyerek, "Film bittiği gibi hemen gösterime sokmak istedik," diye ekledi.
Öte yandan Abraham, İsrail’in giderek daha aşırı milliyetçi bir atmosfere sürüklendiğini ve hiçbir Filistinli ölümünün kamuoyunda yankı uyandırmadığını görmekten duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
“İsrail’de bir sol hareket var, ancak şu an siyasi olarak temsil edilmiyor ve giderek daha fazla hükümet tarafından baskılanıyor. 7 Ekim’den bu yana eleştirel sesler için alan daraldı,” dedi.
“İsrailli partiler, dünyanın en yüksek mahkemesinin askeri operasyonlarını savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekle itham etmesine rağmen, İsrail ordusuna yönelik en temel eleştiri düzeyini bile göstermeye istekli değiller.”
İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miki Zohar, filmi "sinema dünyası için üzücü bir an" olarak nitelendirdi.
The Oscar win for the film "No Other Land" is a sad moment for the world of cinema. Instead of presenting the complexity of Israeli reality, the filmmakers chose to amplify narratives that distort Israel’s image vis-à-vis international audiences. Freedom of expression is an…
— Miki Zohar מיקי זוהר (@zoharm7) March 3, 2025
Zohar, X’te (eski adıyla Twitter) yaptığı paylaşımda şu açıklamaları dile getirdi: “İsrail’in karmaşık gerçekliğini yansıtmak yerine, film yapımcıları uluslararası kamuoyuna İsrail’in imajını çarpıtan anlatıları güçlendirmeyi seçti. İfade özgürlüğü önemli bir değer, ancak İsrail’i karalamayı uluslararası tanıtım aracı olarak kullanmak sanat değil, devlete karşı bir sabotajdır. Üstelik bu, 7 Ekim saldırılarının ve devam eden savaşın ardından geliyor.”
Masafer Yatta, işgal altındaki Batı Şeria'nın güneyinde, El Halil yakınlarında yer alan bir Filistin mezraları topluluğu.
2023 yılı itibarıyla, yaklaşık 30.000 dönümlük (7.000 hektar) bir alana yayılan 12 köy veya mezraya dağılmış yaklaşık 2.500 Filistinliye ev sahipliği yapıyordu.
Batı Şeria'nın C Bölgesi olarak belirlenen alanın bir parçası olan bölge, İsrail'in tam askeri ve idari yönetimi altında. Bölgenin sakinleri, İsrail'in 1967'de Batı Şeria'yı işgal etmesinden önce burada yaşıyorlardı ve geçimlerini çobanlık ve çiftçilikle sağlıyorlardı.
Masafer Yatta'nın Filistinli sakinleri on yıllardır evlerini İsrail güçlerinin yıkımından ve İsrailli yerleşimcilerin saldırılarından kurtarmak için mücadele ediyor.
Mayıs 2022'de İsrail Yüksek Adalet Mahkemesi, İsrail'in aralarında 500 kadar çocuğun da bulunduğu 1.000'den fazla Filistinliyi Masafer Yatta'dan zorla çıkarma planlarının devam edebileceğini söyledi ve bölge sakinlerinin 20 yılı aşkın süredir sürdürdüğü hukuki mücadeleye karşı karar verdi.
İsrailli yerleşimciler, İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve eski Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in desteğiyle Batı Şeria'da uluslararası hukuka göre yasadışı olan yerleşim yerlerini genişletmeye çalışıyor.
Kaynak: Middle East Eye, Al-Jazeera