News-1

Gündem

Savaşın Gölgesinde Büyüyen Açlık: Gazze’de İnsani Kriz Derinleşiyor

İsrail işgalinin ağır bombardımanı ve uyguladığı abluka, Gazze’yi büyük bir insani felakete sürüklüyor. Altyapının çökmesiyle birlikte açlık, savaşın en acımasız yüzü haline geldi.

Eklenme: 28.04.2025 12:18:59 | Güncelleme: 28.04.2025 15:01:02
Bu Haberi
Paylaş

Gazze Şeridi'nde savaşın yarattığı yıkım sadece bombaların ve mermilerin etkisiyle sınırlı değil. Son altı ayda altyapının büyük ölçüde çökmesi, temel ihtiyaç maddelerine erişimin kesilmesi ve insani yardımların sistematik şekilde engellenmesi, bölgede açlığı savaşın kendisinden bile daha yıkıcı bir hale getirdi.
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından yayımlanan son raporlara göre, Gazze’de yaşayan 2,2 milyon insanın tamamı acil gıda yardımına ihtiyaç duyuyor. Gazze, artık sadece saldırıların hedefi değil; açlığa terk edilmiş bir topluluğun trajik sahnesi haline geldi.

Uluslararası kuruluşlar, savaşın başlangıcından bu yana bölgede yaşanan insani krizi "felaket düzeyinde" olarak tanımlıyor. Dünya Gıda Programı, Gazze’nin özellikle kuzey bölgelerinde kıtlığın eşiğinde olduğunu, milyonlarca insanın temel yaşam hakkından mahrum bırakıldığını belirtiyor.

Bugün Gazze’de yaşanan açlık, yalnızca bir doğal felaketin değil, doğrudan insan eliyle yaratılan bir yıkımın sonucu. Bu tablo, savaşın sessiz ama en acımasız yüzünü gözler önüne seriyor.

RAKAMLARLA FELAKET: GAZZE’DE AÇLIK KRİZİNİN ÇARPICI TABLOSU

Gazze’de yaşanan insani kriz, artık sadece anlatılarla değil, soğuk ve sarsıcı rakamlarla da ortaya konuluyor. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) ve Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından hazırlanan son raporlar, Gazze Şeridi'nde açlık krizinin dünya genelinde en ağır yaşandığı noktalardan biri haline geldiğini belgeliyor.

BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Michael Fakhri’nin açıklamalarına göre, Aralık 2024 itibarıyla dünya üzerinde kıtlık düzeyinde açlık çeken nüfusun %80'inden fazlası Gazze’de bulunuyor. Dünya Gıda Programı'nın verilerine göre ise Gazze’deki 2,2 milyon insanın tamamı acil gıda yardımına ihtiyaç duyuyor.

Özellikle kuzey Gazze'de durum kritik seviyeye ulaştı. WFP raporuna göre, bu bölgede yaşayan her beş kişiden biri, hayatını doğrudan tehdit eden düzeyde açlıkla mücadele ediyor.

FAO'nun Haziran-Ekim 2024 dönemine ilişkin erken uyarı raporunda ise Gazze nüfusunun yarısından fazlası, yani yaklaşık 1,2 milyon kişi, "kıtlık ve ölüm" riskiyle karşı karşıya.

Dünya Gıda Programı ayrıca, Gazze’de kişi başına günlük ortalama kalori tüketiminin uluslararası kriz eşiği olan 2.100 kalori seviyesinin çok altında, yaklaşık 800–1.000 kaloriye kadar düştüğünü belirtiyor.

BM raporlarına göre:

Gazze'de 570 bin kişi akut açlık koşullarında yaşıyor.

Temiz suya erişim %10'un altına düştü.

Tıbbi yardım ve hijyen ürünlerine ulaşım, savaş öncesine kıyasla %80 oranında azaldı.

Bu rakamlar, sadece mevcut insani trajediyi değil, aynı zamanda gelecekte yaşanabilecek çok daha büyük bir felaketin de habercisi niteliğinde.

GAZZE'DE SON DURUM

Gazze’de açlık yalnızca bir istatistikten ibaret değil; bölgenin farklı noktalarında yaşayan insanların kaderini belirleyen bir coğrafi gerçeklik haline geldi. Özellikle kuzey Gazze, İsrail işgal güçlerinin ablukasının ve yoğun bombardımanının etkisiyle tam anlamıyla kıtlık bölgesi haline dönüştü.

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı’nın (WFP) saha raporlarına göre, kuzey Gazze’de yaşayan nüfusun %70’inden fazlası, "felaket düzeyinde" açlık koşullarında yaşıyor. Bölgede artık düzenli gıda dağıtımı yapılmıyor; halk, hayatta kalmak için yabani otlar, çiğ hububat ve kirli su kaynakları gibi zararlı alternatiflere yönelmek zorunda kalıyor.

Kuzeydeki dramatik tabloya karşın, güney Gazze de güvenli değil. Han Yunus ve Refah gibi şehirlerde, temel gıda maddelerinin fiyatları savaş öncesine göre %400’e varan oranlarda arttı.
Bu bölgelerde ekmek, pirinç, bebek maması gibi temel ürünler ya hiç bulunamıyor ya da astronomik fiyatlarla satılıyor.

Özellikle Refah Sınır Kapısı çevresindeki kamplarda yaşayan on binlerce sivil, sınırlı su, hijyen ve gıda erişimiyle ölüm kalım mücadelesi veriyor. Gıda taşıyan yardım tırlarının sınırlı geçişine rağmen, mevcut dağıtımın nüfusun temel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olduğu ifade ediliyor.

İnsani yardım kuruluşlarına göre:

  • Gazze’nin kuzeyinde çocuklar arasında akut yetersiz beslenme vakaları %45 arttı.
  • Güneydeki yerleşimlerde halkın %60'ı günde sadece bir öğün tüketebiliyor.
  • İçme suyu kaynaklarının %90'ı ya kullanılamaz durumda ya da bulaşıcı hastalık riski taşıyor.

Açlık, artık Gazze’nin her köşesinde farklı şiddetlerde hissediliyor ve insani yardım koridorlarının sürekli ve kesintisiz şekilde açılmadığı her gün, bu tablo daha da ağırlaşıyor.

SAVAŞ SUÇU OLARAK AÇ BIRAKMA: GAZZE’DE İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR

Uluslararası hukuk, sivillerin aç bırakılmasını açık bir savaş suçu olarak tanımlıyor. Gazze’de yaşananlar, bu tanıma birebir uyuyor.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) standartlarına göre, sivillerin aç bırakılması, doğrudan insanlığa karşı işlenen suçlar kategorisine giriyor.

1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve 1977 tarihli Ek Protokoller, savaşan taraflara sivillerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlama yükümlülüğü getiriyor. Bu yükümlülüklerin ihlali, uluslararası hukukta açık bir "savaş suçu" olarak tanımlanıyor. Özellikle:

  • Gıdanın kasten engellenmesi,
  • Suyun, tıbbi malzemenin veya diğer hayati yardımların kasıtlı olarak bloke edilmesi,
  • Sivil nüfusun açlığa mahkûm edilmesi,

bu suçun unsurları arasında sayılıyor.

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, yaptığı açıklamada, İsrail’in Gazze’ye yönelik abluka politikalarını “gıda ve insani yardımı bir silah gibi kullanmak” olarak nitelendirdi.
Lazzarini şu ifadeleri kullandı:
"Gazze'de temel ihtiyaçların girişini engellemek, toplu cezalandırma anlamına gelir ve uluslararası hukuk açıkça bu tür uygulamaları yasaklamaktadır."

Ayrıca BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Michael Fakhri, Gazze'deki açlık durumunu "insan eliyle yaratılmış, sistematik ve kasten sürdürülen bir felaket" olarak tanımlayarak, uluslararası toplumun bu durumu savaş suçu olarak soruşturması gerektiğini belirtti.

Gazze’de hastanelere yakıt, un ve temel ilaçların girişinin sistematik biçimde engellenmesi; gıda yardımlarının askeri baskılarla bloke edilmesi ve sivillerin zorunlu göç ettirilmesi, uluslararası hukuk açısından bir dizi ağır ihlalin göstergesi durumunda.

Hukuki uzmanlara göre, Gazze’de açlığın bu denli sistematik hale getirilmesi, gelecekte Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde “savaş suçu” veya "insanlığa karşı suç" dosyaları kapsamında ele alınabilecek bir zemin oluşturuyor.

YARDIM KUŞATMASI: GAZZE'YE GIDA TIRLARI NEDEN ULAŞAMIYOR?

Gazze’de açlık krizinin derinleşmesinin en büyük nedeni, insani yardım tırlarının girişinin sistematik olarak engellenmesi. Uluslararası hukuk ihlallerine rağmen bu abluka sürüyor.

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) ve Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) raporları, İsrail’in yardım akışını sistematik olarak yavaşlattığını ve çoğu zaman tamamen engellediğini ortaya koyuyor.

Refah Sınır Kapısı ve Kerem Şalom Sınır Kapısı, Gazze’ye dışarıdan yardım girişinin ana kapıları konumunda. Ancak savaşın başlangıcından bu yana, bu geçiş noktalarından gelen insani yardım tırlarının:

  • İzin prosedürleri,
  • Güvenlik kontrolleri,
  • Siyasi onay süreçleri

gibi nedenlerle haftalarca bekletildiği ve bazılarının tamamen geri çevrildiği belgelenmiş durumda.

BM kaynaklarına göre, Gazze’ye girmesi gereken minimum yardım miktarı günde en az 500 tır iken, bu sayı son aylarda günlük ortalama 50–100 tıra kadar düştü.
Üstelik Gazze’ye girişine izin verilen yardımların büyük bölümü, temel gıda maddeleri ve tıbbi malzemeler gibi hayati ihtiyaçları tam olarak karşılayamıyor.

İnsani kuruluşlar, sınır geçişlerinde yaşanan bu gecikmelerin:

  • Yiyeceklerin bozulmasına,
  • Tıbbi malzemelerin kullanım süresini kaybetmesine,
  • Yardımın adil ve hızlı şekilde dağıtılamamasına

sebep olduğunu belirtiyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, bu durumu şöyle özetliyor:
"Gazze’de insani yardımın sistematik şekilde engellenmesi, açlığı ve ölümü bir savaş aracı olarak kullanmak anlamına gelir. Bu durum, uluslararası insani hukukun açık bir ihlalidir."

İsrail işgal güçlerinin yardım tırlarının geçişini askeri güvenlik bahanesiyle kısıtlaması, özellikle Gazze’nin kuzeyindeki siviller için ölüm kalım meselesi haline gelmiş durumda. Refah ve Kerem Şalom kapılarındaki insani kuyruklar, dünyanın gözleri önünde büyüyen bir trajedinin sessiz tanıkları...

GEÇİCİ ATEŞKES GİRİŞİMLERİ VE İNSANİ YARDIM KORİDORLARININ GERÇEKLERİ

Gazze’de yaşanan insani felaket karşısında, uluslararası toplum tarafından sıklıkla geçici ateşkes ve insani yardım koridorları oluşturulması çağrıları yapıldı. Ancak bu girişimler, sahada kalıcı bir çözüm değil, çoğunlukla sınırlı ve kırılgan insani molalar olarak hayata geçirilebildi.

Birleşmiş Milletler ve Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından desteklenen insani koridor planları, çoğu zaman sınırlı başarılar gösterdi. 2024 yılının son çeyreğinde birkaç kısa süreli “insani duraklama” ilan edilse de, bunlar çoğu zaman:

  • Bölgesel ve süre kısıtlamalarıyla sınırlı kaldı,
  • Yardımların büyük bir kısmı kuzey Gazze’ye ulaşamadı,
  • Askeri operasyonlarla paralel şekilde ihlal edildi.

Özellikle Refah Sınır Kapısı çevresinde oluşturulmaya çalışılan insani koridorlar, İsrail işgal güçlerinin güvenlik endişeleri gerekçesiyle sık sık durduruldu. Yardım tırlarının güvenli geçişi için oluşturulan koridorların açıldığı günlerde dahi, hedef alınan bölgelerdeki bombardımanın sürmesi, sivillerin yardımlara ulaşmasını imkânsız hale getirdi.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi, bu durumu şöyle tanımlıyor:
"İnsani yardım koridorları ancak savaşın gerçek anlamda durduğu, güvenliğin sağlandığı ve tarafların samimi iş birliği yaptığı ortamlarda işlevseldir. Gazze’de bu şartların hiçbiri tam anlamıyla sağlanabilmiş değildir."

Üstelik geçici ateşkesler sırasında gelen yardımlar, ihtiyacın çok altında kalıyor. BM’nin verilerine göre, geçici insani duraklamalarda Gazze’ye ulaşan yardım miktarı, savaş öncesi temel ihtiyaçların ancak %15'ini karşılayabiliyor.

Bu tablo, Gazze’deki siviller için "umut ışığı" söyleminin, çoğu zaman sadece uluslararası kamuoyunun vicdanını rahatlatmaya yönelik sembolik adımlar olmaktan öteye geçmediğini gösteriyor.

SONUÇ: GAZZE, AÇLIĞA TERK EDİLMİŞ BİR HALK

Gazze’deki açlık felaketi, modern çağın en utanç verici insanlık dramlarından biri olarak kayıtlara geçiyor.
Savaşın sessiz katili olan açlık, doğrudan bir silah gibi kullanılıyor.
Sadece Gazze’nin değil, tüm dünyanın omuzlarında taşıdığı ağır bir sorumluluk var.