ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan ziyareti, devasa silah anlaşmaları ve siyasi pazarlıklarla Orta Doğu’nun geleceği açısından kaygı verici sonuçlar doğurabilecek gelişmelere sahne oldu. 142 milyar dolarlık silah satışıyla Washington, bölgeyi yeniden silahlandırırken, İslam dünyasında çatışma riskini derinleştirecek adımlar attı.
Eklenme: 14.05.2025 09:56:59 | Güncelleme: 14.05.2025 10:38:39ABD Başkanı Trump’ın ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yapması, bölgedeki çıkar odaklı dış politikanın açık bir yansıması oldu. Göreve gelir gelmez doğrudan Riyad’a yönelmesi, ABD’nin bölgedeki askeri ve ekonomik etkisini tahkim etme niyetinin net göstergesi olarak değerlendirildi.
Ziyaret süresince yapılan protokol şovları, gerçekte silah ve enerji pazarlıklarının maskesi olarak dikkat çekti.
📌 ABD ve Suudi Arabistan arasında 142 milyar dolarlık savunma anlaşması imzalandı
— Afroasya Today (@afroasyatoday) May 13, 2025
⚫ ABD ve Suudi Arabistan'ın, Riyad'ın Lockheed Martin tarafından üretilen F-35 savaş uçaklarını satın alma olasılığı üzerine görüşmeler gerçekleştirdiği de bildirildi. https://t.co/iWPIp1y0wx pic.twitter.com/K6h7qytGwd
Ziyaretin en çarpıcı gelişmesi, ABD’nin Suudi Arabistan’a toplamda 142 milyar dolarlık silah ve savunma sistemi satışı yapması oldu. Anlaşma kapsamında savaş uçakları, helikopterler, füze savunma sistemleri, zırhlı araçlar ve gözetim teknolojileri gibi birçok unsur yer aldı.
Bu anlaşma, halihazırda Yemen'de sivil katliamlarına neden olan Suudi koalisyonunun askeri kapasitesini daha da artırma riski taşırken, İslam coğrafyasındaki iç savaşların daha da derinleşebileceğine işaret ediyor.
Suudi Arabistan’ın uzun süredir talep ettiği F-35 savaş uçakları, ABD-İsrail ilişkileri nedeniyle anlaşma dışında bırakıldı. Bu durum, Washington’un "müttefik" tanımının tamamen çıkar odaklı olduğunun ve İsrail işgal rejiminin güvenliği için diğer ülkelerin taleplerinin göz ardı edildiğinin açık bir örneğiydi.
Ziyaretle birlikte duyurulan 600 milyar dolarlık yatırım paketinin içeriğinde yapay zekâ, enerji, havacılık ve altyapı gibi alanlar yer alsa da, bu girişimler bağımsızlık değil bağımlılığı artıran adımlar olarak öne çıktı. Suudi Arabistan’ın ekonomik dönüşüm planları, Amerikan şirketlerinin kâr alanına dönüştürülüyor.
“Ortaklık” adı altında yürütülen bu projeler, teknolojik hegemonya yoluyla bölgenin yeniden dizayn edilmesi stratejisinin bir parçası olarak okunuyor.
Trump’ın İsrail’e uğramaması diplomatik bir “eleştiri” gibi yansıtılsa da, bu yalnızca şeklen bir adım olarak görüldü. Gazze’de devam eden işgal ve katliamlar karşısında sessiz kalan ABD, bölgedeki adaletsizliğin ve çifte standardın en büyük destekçisi konumunu koruyor.
Suudi Arabistan’ın da Filistin meselesini ikinci plana atması, ümmet adına kaygı verici bir başka unsur olarak dikkat çekti.
Trump’ın bu ziyareti, Orta Doğu’da yeni bir silahlanma yarışı ve vekalet savaşlarının önünü açabilecek nitelikte. İran, Yemen, Suriye gibi bölgelerde barış ihtiyacı her zamankinden acilken, ABD’nin bölgeye devasa silahlar pompalaması, bu ihtimali daha da uzaklaştırıyor.
Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti; bölgeye barış, istikrar veya kalkınma değil; yeni krizlerin, derinleşen çatışmaların ve ekonomik bağımlılığın ithalatını temsil ediyor. ABD, İslam coğrafyasını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirme hedefini bu kez “yatırım”, “güvenlik” ve “ortaklık” gibi kelimelerin ardına gizleyerek sürdürüyor.