Umman Baş Müftüsü Şeyh Ahmed bin Hamad el-Halili, Hindistan’a geçmişteki Müslüman hükümdarların halka din farkı gözetmeksizin gösterdiği merhameti hatırlaması çağrısında bulundu. Ayrıca Pakistan halkını “saldırganlara karşı kazandıkları zafer” sebebiyle tebrik etti ve onları Filistinlilere destek olmaya davet etti.
Eklenme: 14.05.2025 10:46:04 | Güncelleme: 14.05.2025 15:30:41Cumartesi günü, Hindistan ve Pakistan arasında dört gün süren yoğun top atışları ve benzeri görülmemiş hava saldırılarının ardından taraflar ateşkeste anlaştı.
Pazartesi günü Arapça bir açıklama yayımlayan Baş Müftü el-Halili, Pakistan’ı “saldırganlara karşı kazandıkları zafer” dolayısıyla tebrik etti. Açıklamasında, “Umarız mazlum Müslüman kardeşlerinin, özellikle de mübarek Mescid-i Aksa topraklarındaki kardeşlerinin yanında dimdik dururlar” dedi.
Müftü ayrıca Hindistan hükümetine de çağrıda bulunarak, “Müslümanlara karşı olan düşmanlığından vazgeçmesini ve geçmişteki Müslüman hükümdarların, halkı — din farkı gözetmeksizin — nasıl merhamet ve iyilikle yönettiklerini hatırlamasını” istedi.
Bugünkü Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’i kapsayan geniş coğrafya, İngiliz sömürge yönetimi öncesinde uzun süre Müslüman hükümdarlar tarafından yönetilmişti. Özellikle Babür İmparatorluğu, 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar bölgenin büyük bir kısmını kontrol etmişti.
Cumartesi günü Umman hükümeti, Hindistan ve Pakistan arasındaki ateşkesi memnuniyetle karşıladığını açıkladı. Umman hem Hindistan’la hem Pakistan’la dostane ilişkilere sahip. Ayrıca Pakistan ile deniz sınırını paylaşıyor.
Bugün Pakistan’ın Belucistan bölgesinde yer alan Gwadar limanı, 1784’ten 1950’li yıllara kadar yaklaşık iki asır boyunca Umman’ın yönetimi altındaydı.
Umman, 1956’da bağımsızlığını kazanan Hindistan’a Gwadar’ı satmayı teklif etti, ancak Hindistan Başbakanı Jawaharlal Nehru bu teklifi reddetti. Ardından 1958’de Umman, Gwadar’ı Pakistan’a sattı.
Müftü’nün Hindistan hükümetine yönelik “Müslümanlara düşmanlık” suçlaması, hükümetin azınlıklara yönelik şiddeti teşvik ettiği yönündeki yaygın suçlamalara atıfta bulunuyor.
Başbakan Narendra Modi’nin 2014’ten bu yana iktidarda olan Hindistan Halk Partisi (BJP), Hindutva olarak bilinen Hindu milliyetçiliği fikrini yaygınlaştırmakla eleştiriliyor. Bu ideolojinin, Müslümanlar, Sihler ve Hristiyanlar gibi azınlık gruplarına karşı şiddet ve ayrımcılığı artırdığı öne sürülüyor.
2002 yılında İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı bir raporda, Modi’nin Gujarat Eyalet Başbakanı olduğu dönemde gerçekleşen ve 1.000’den fazla Müslüman’ın hayatını kaybettiği katliamdan “doğrudan sorumlu” olduğu belirtilmişti.
Hindistan ile Pakistan arasında son dönemde tırmanan çatışmalar, 22 Nisan’da Hindistan kontrolündeki Keşmir’de Hintli turistlere yönelik şüpheli bir militan saldırısının ardından başladı. Hindistan bu saldırının sorumluluğunu Pakistan’a yüklerken, Pakistan suçlamaları reddetti.
7 Mayıs Çarşamba sabahı Hindistan, Pakistan topraklarına yönelik ölümcül bir saldırı düzenledi ve Pakistan bu saldırıda en az 36 kişinin, aralarında sivillerin de bulunduğu kişilerin hayatını kaybettiğini açıkladı.
Pakistan’ın topçu atışları ise Hindistan kontrolündeki Keşmir’de en az 16 kişinin ölümüne yol açtı.
Bu gelişmelerin ardından iki nükleer güç arasında dört gün süren yoğun hava saldırıları ve topçu atışları yaşandı. Nihayetinde ABD Başkanı Donald Trump, Cumartesi günü tarafların ateşkes konusunda anlaşmaya vardığını duyurdu.
Keşmir üzerindeki egemenlik anlaşmazlığı, Hindistan ve Pakistan arasında üç savaşa yol açtı. Her iki ülke de birbirini bölgenin işgaliyle suçluyor.
Hindistan, Keşmir’i “toprak bütünlüğünün ayrılmaz parçası” olarak görürken, Pakistan bu bölgede – kendi kontrolündeki Keşmir de dahil olmak üzere – bir halk oylaması yapılarak Keşmirlilere kendi kaderlerini tayin etme hakkının verilmesini talep ediyor.