News-1

Dosya

"Siyonist Rejimin Ticaret Ortakları: İsrail Ekonomisi Kimlerle Büyüyor?"

2024 yılında işgalci İsrail'in toplam ticareti 150 milyar doları aştı. ABD ve Avrupa ülkeleriyle milyarlarca dolarlık alışveriş sürerken, Gazze'de yaşanan soykırım tepkilere rağmen ekonomik ilişkileri tam anlamıyla durdurmadı. Bu dosyada, İsrail'in kimlerle ticaret yaptığı, neleri sattığı ve aldığı ile diplomatik krizlerin ticarete etkilerini detaylarıyla inceliyoruz.

Eklenme: 22.05.2025 16:42:48 | Güncelleme: 22.05.2025 16:52:33
Bu Haberi
Paylaş

İşgalci İsrail, 2024 yılında Gazze’de tarihin en yıkıcı saldırılarını sürdürürken, küresel ticaret hacmini 150 milyar dolara yaklaştırarak ekonomik ilişkilerini derinleştirmeye devam etti. Bir yanda sivil altyapıların hedef alındığı, on binlerce sivilin hayatını kaybettiği bir soykırım süreci yaşanırken; diğer yanda Batılı ülkeler başta olmak üzere birçok devletle milyarlarca dolarlık ithalat ve ihracat sürdürüldü. İsrail’in askeri saldırıları ve uluslararası hukuku hiçe sayan uygulamaları küresel kamuoyunda büyük tepki toplarken, bu tepkilerin ticaret hacmine etkisi sınırlı kaldı. Bu dosya haber, İsrail’in kimlerle ticaret yaptığını, hangi ürünleri alıp sattığını ve uluslararası ilişkilerin ekonomik düzleme nasıl yansıdığını gözler önüne seriyor.

İŞGALCİ İSRAİL’İN 2024 TİCARET BİLANÇOSU

İsrail işgal rejimi, 2024 yılı itibarıyla küresel ticaret hacmini artırarak toplamda 91,5 milyar dolarlık ithalat ve 61,7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Böylece yıllık ticaret hacmi 153,2 milyar dolara ulaşırken, yaklaşık 29,8 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı oluştu. Bu rakamlar, bölgede yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ve askeri saldırılara rağmen, işgal rejiminin küresel ekonomiyle olan bağlarının güçlü bir şekilde devam ettiğini gösteriyor.

2024 verilerine göre, İsrail’in dış ticaretinde öne çıkan sektörler genellikle yüksek katma değerli ürünlerden oluşuyor. Özellikle elektronik, savunma sanayi, ilaç, kimyasallar ve değerli taşlar, ihracatın en yoğun olduğu kalemler arasında yer aldı. Öte yandan ithalatta makineler, taşıtlar, enerji kaynakları ve gıda ürünleri ön plana çıktı.

İsrail’in ticaret bilançosu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bir tabloyu da yansıtıyor. Diplomatik olarak eleştirildiği ve kınandığı ülkelerle bile ticari ilişkilerini kesmeyen işgal rejimi, bu yönüyle uluslararası sistemde ahlaki çelişkilerin de simgesi haline gelmiş durumda.

SİYONİST REJİMİN BAŞLICA TİCARET ORTAKLARI

İsrail işgal rejimi, dış ticaretinin büyük bölümünü Batılı ülkeler ve Asya’daki güçlü ekonomilerle yürütüyor. 2024 verilerine göre ABD, Çin, Almanya, Hollanda, Birleşik Krallık ve İrlanda, İsrail’in en önemli ticaret ortakları arasında yer aldı. Bu ülkelerle yapılan ticaret, rejimin toplam dış ticaretinin yarısından fazlasını oluşturuyor.

Amerika Birleşik Devletleri

İsrail’in en büyük ihracat partneri olan ABD ile toplam ticaret hacmi 33 milyar dolara yaklaştı. İsrail’in ABD’ye ihracatı yaklaşık 18,6 milyar dolar, ithalatı ise 14,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Başlıca ürünler arasında mikroçipler, elmas, savunma teknolojileri ve ilaçlar yer aldı. ABD’nin İsrail’e sağladığı doğrudan askeri yardımlar da bu ilişkilerin ticari hacmini derinleştiriyor.

Çin

Çin ile olan ticaret hacmi artan bir eğilim gösteriyor. İsrail, Çin’e yaklaşık 13,1 milyar dolarlık ürün ihraç ederken, 19,1 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi. Çin’den alınan ürünlerin başında elektronik cihazlar, makineler ve telekomünikasyon ekipmanları geliyor.

Almanya

İsrail’in Avrupa’daki en önemli ticaret ortağı olan Almanya ile ticaret hacmi 8,6 milyar doları aştı. Almanya’dan otomotiv, makine ve kimyasal ürünler ithal edilirken; İsrail’den yüksek teknoloji bileşenleri ve savunma ekipmanları gönderiliyor.

İrlanda

İsrail'in büyük ilaç şirketleriyle yaptığı anlaşmalar sayesinde İrlanda ile olan ticaret dikkat çekici boyutlara ulaştı. 2024 yılında İrlanda’dan yapılan ithalatın büyük kısmını biyoteknolojik ilaçlar ve farmasötik ürünler oluşturdu.

Avrupa Birliği Genelinde

Avrupa Birliği ülkeleri, İsrail’in toplam ticaretinde yaklaşık %32’lik bir paya sahip. Özellikle Hollanda, Belçika, Fransa ve İtalya, İsrail’le yoğun ticaret yapan ülkeler arasında yer alıyor.

Bu ülkelerin pek çoğu, bir yandan İsrail’in Gazze’deki sivillere yönelik saldırılarını eleştirirken diğer yandan ekonomik bağlarını sürdürmeye devam ediyor. Bu çelişkili durum, kamuoyunda ve insan hakları örgütlerinde ciddi tartışmalara yol açıyor.

SİYONİST REJİMİN SERBEST TİCARET AĞI

İşgalci İsrail, küresel ticaret sistemine yalnızca ürün alışverişiyle değil, aynı zamanda çok sayıda serbest ticaret anlaşması (STA) ve bölgesel ortaklık üzerinden de entegre olmuş durumda. Bu ağ, rejimin ekonomik izolasyona karşı geliştirdiği stratejik bir zırh niteliği taşımaktadır.

Küresel STA Haritası

İsrail bugüne dek yaklaşık 45 ülke ve blok ile serbest ticaret anlaşması imzaladı. Bu anlaşmalar, gümrük vergilerinin düşürülmesini, yatırım akışının kolaylaştırılmasını ve teknolojik iş birliklerinin artırılmasını hedefliyor.

  • 🇺🇸 Amerika Birleşik Devletleri: 1985 yılında imzalanan ve yürürlüğe giren STA, İsrail’in en uzun soluklu ve stratejik ekonomik ortaklıklarından biri.
  • 🇪🇺 Avrupa Birliği: 2000’li yıllardan itibaren yürürlükte olan anlaşma, İsrail’in Avrupa’ya ihracatında düşük vergiler ve düzenlemeler sunuyor.
  • 🇨🇳 Çin ile STA müzakereleri hâlen devam ediyor; Tel Aviv yönetimi bu pazarı genişletmek istiyor.
  • 🇦🇪 Birleşik Arap Emirlikleri: 2022’de imzalanan anlaşma, diplomatik normalleşmenin ardından ticareti 10 milyar dolar düzeyine taşımayı hedefliyor.
  • 🇨🇱 Şili, 🇨🇴 Kolombiya, 🇨🇭 İsviçre, 🇰🇷 Güney Kore, 🇹🇭 Tayland, 🇨🇦 Kanada gibi ülkelerle de STA’lar yürürlükte.

Anlaşmaların Ekonomik Karşılığı

Bu anlaşmalar sayesinde İsrail, hem pazarlarını çeşitlendirmekte hem de küresel markalarla stratejik teknolojik iş birlikleri yapabilmektedir. Özellikle ABD ve AB ile olan anlaşmalar, savunma sanayi ihracatını kolaylaştırmakta ve İsrail menşeli ürünlerin dünya pazarlarına erişimini hızlandırmaktadır.

Tepkilere Rağmen Ağ Genişliyor

İşgal politikaları ve insan hakları ihlalleri nedeniyle yoğun eleştiriler alan rejim, bu eleştirilere rağmen ticari diplomasiyle ilişkilerini korumayı başarmıştır. 2020’lerden itibaren Arap ülkeleriyle başlatılan “normalleşme” süreci, İsrail’in serbest ticaret ağına Körfez’den yeni kapılar açmıştır.

Bu geniş ticaret ağı, İsrail’in uluslararası alanda yalnızlaşmasını önlemekte ve ekonomik güvenliğini pekiştiriyor. Ancak bu durum, Filistin halkının uğradığı haksızlıkların karşısında ticaretin öncelik kazanmasına dair ciddi etik soruları da beraberinde getiriyor.

TEPKİLERİN GÖLGESİNDE TİCARET: BOYKOT VE KISITLAMALAR

İşgalci İsrail’in Gazze’deki sivil yerleşimlere yönelik yoğun saldırıları ve artan can kayıpları, uluslararası kamuoyunda sert tepkilere neden oldu. Ancak siyasi ve diplomatik açıklamaların ötesinde, rejimin ekonomik ilişkilerine yönelik somut adımlar sınırlı kaldı. Bazı ülkeler İsrail’le olan ticari bağlarını kesme ya da gözden geçirme yönünde adım atarken, küresel çapta ekonomik ilişkiler büyük oranda devam etti.

TÜRKİYE TİCARETİ TAMAMEN DURDURDU


Türkiye, Nisan 2024’te aldığı kararla İsrail ile tüm dış ticaret faaliyetlerini askıya aldı. Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “İsrail’in Filistin halkına yönelik insanlık dışı saldırıları sürdükçe ekonomik ilişkilerin devamı mümkün değildir” ifadelerine yer verildi. Bu karar öncesinde Türkiye, İsrail’e yılda yaklaşık 5 milyar dolar değerinde demir-çelik, gıda ürünleri, tekstil ve yapı malzemeleri ihraç ediyordu.

İNGİLTERE STA MÜZAKERELERİNİ ASKIYA ALDI


Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy, Mayıs 2025’te Parlamento’da yaptığı konuşmada, İsrail’le yeni bir serbest ticaret anlaşması üzerinde yürütülen müzakerelerin durdurulduğunu açıkladı. İngiltere, işgalci İsrail’in Gazze’deki saldırıları nedeniyle hem kamuoyundan hem muhalefetten yoğun baskı altındaydı. Lammy, bu kararın “ahlaki ve insani sorumluluk” kapsamında alındığını belirtti.

AB’DE ÇATLAK VAR: GÖZDEN GEÇİRME SÜRECİ BAŞLADI


Avrupa Birliği ise mevcut serbest ticaret anlaşmasını gözden geçirme sürecine aldı. Özellikle İrlanda, Belçika ve İspanya gibi ülkeler Siyonist rejime yönelik ekonomik yaptırımların uygulanması çağrısı yaparken; Almanya ve Fransa gibi bazı ülkeler bu adımlara mesafeli yaklaşıyor. AB Komisyonu, anlaşmanın revizyon sürecinde “uluslararası hukuk ve insan hakları” ilkelerinin dikkate alınacağını bildirdi.

SİVİL TOPLUMUN SESİ: BDS HAREKETİ YAYILIYOR


İşgalci İsrail’e karşı en etkili taban hareketlerinden biri, 2005’te Filistinli aktivistler tarafından başlatılan BDS (Boykot, Tecrit, Yaptırım) kampanyası. Hareket, son dönemde dünya genelinde yeniden ivme kazandı. Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da birçok üniversite, belediye ve özel şirket İsrail’le olan tedarik ilişkilerini sonlandırma kararı aldı. BDS kampanyaları çoğunlukla tarım ürünleri, teknoloji markaları ve silah teknolojileri üzerine yoğunlaşıyor.

EKONOMİK GERİLEME YOK, TERSİNE ARTIŞ VAR


Alınan tüm bu önlemlere ve büyüyen kamuoyu tepkisine rağmen, İsrail’in dış ticaret hacmi 2024 yılında bir önceki yıla kıyasla büyüme gösterdi. Rejim, 91,5 milyar dolarlık ithalat ve 61,7 milyar dolarlık ihracatla toplamda 150 milyar dolara yaklaşan bir dış ticaret gerçekleştirdi. Bu durum, İsrail’in ticari izolasyonunun henüz etkili bir seviyeye ulaşmadığını ortaya koyuyor.

GAZZE’DE YIKIM, DÜNYADA KÂR: AHLAKİ SORUMLULUK NEREDE?

İşgalci İsrail’in 2024 yılı boyunca Gazze’de sürdürdüğü sistematik saldırılar, on binlerce sivilin hayatını kaybetmesine ve büyük bir insani felakete yol açtı. Sağlık altyapısının çöktüğü, su ve gıda krizinin derinleştiği bu süreçte, dünyanın önde gelen devletlerinin büyük bir kısmı İsrail işgal rejimiyle olan ticari ilişkilerini sürdürmeye devam etti.

Gazze’de insanlar temel yaşamsal ihtiyaçlara erişemezken, aynı dönemde işgal rejimi 150 milyar doları aşan ticaret hacmiyle küresel pazarlardaki konumunu korudu. ABD, Çin, Almanya ve Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere birçok devlet, hem askeri hem de sivil ürünler üzerinden İsrail'le milyonlarca dolarlık alışveriş gerçekleştirdi.

Uluslararası kamuoyu, bu çelişkiyi “ahlaki iflas” olarak nitelendiriyor. Gazze’de sivillere yönelik saldırılar nedeniyle işgal rejimini kınayan ülkelerin bir kısmı, aynı rejimden savunma sistemleri ya da ileri teknoloji ürünleri tedarik etmeye devam ediyor. Özellikle İsrail menşeli gözetleme teknolojilerinin Avrupa ve ABD pazarında yaygınlaşması dikkat çekiyor.

Birleşmiş Milletler ve insan hakları kuruluşları, işgal güçlerinin işlediği savaş suçlarına ilişkin soruşturma çağrıları yaparken; küresel şirketlerin ve devletlerin ekonomik ortaklıklarını gözden geçirmemesi tepki çekiyor.

Boykot çağrıları birçok ülkede sivil inisiyatiflerce destekleniyor olsa da, hükümet düzeyinde alınan yaptırım kararları hâlâ sınırlı. Bu durum, ekonomik çıkarların insan haklarının önüne geçtiği bir uluslararası düzeni yeniden gözler önüne seriyor.

İşgalci İsrail’in bir yandan soykırıma varan saldırılar yürütmesi, diğer yandan ekonomik büyümesini sürdürmesi; uluslararası sistemin ne ölçüde çifte standartlarla işlediğine dair önemli bir örnek olarak kayıtlara geçiyor.

SİYONİST REJİMİN YALNIZLAŞMAMASI, KÜRESEL ÇİFTE STANDARDIN YANSIMASI


İşgal altındaki topraklarda çocuklar enkazlar altında can verirken, aynı rejimle milyonlarca dolarlık teknoloji, enerji ve savunma anlaşmalarının sürmesi; uluslararası toplumun ahlaki sınavda sınıfta kaldığını gösteriyor. Diplomatik açıklamalarla işgale sözde tepki gösteren ülkelerin büyük çoğunluğu, ekonomik çıkarlarını bu söylemlerin önüne koyuyor.

BOYKOT HAREKETLERİ GÜÇLENİYOR AMA YETERSİZ


Başta BDS hareketi olmak üzere, sivil boykot kampanyaları küresel ölçekte yayılıyor. Üniversiteler, sendikalar ve bazı yerel yönetimler işgal rejimiyle ekonomik bağları koparma yönünde adımlar atsa da; devlet düzeyindeki yaptırımlar hâlâ sınırlı kalıyor. Türkiye ve İngiltere gibi ülkelerin aldığı ekonomik kararlar, etkili örnekler olarak dikkat çekse de, bu yönde geniş çaplı ve bağlayıcı bir uluslararası yaptırım cephesi henüz oluşmuş değil.

ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇ: EKONOMİK BASKI MI, SESSİZ İŞ BİRLİĞİ Mİ?


Uzmanlar, Gazze’deki insani kriz derinleşmeye devam ettikçe kamuoyu baskısının da artacağını ve özellikle Batı ülkelerinde ekonomik ilişkilerin daha fazla sorgulanabileceğini belirtiyor. Ancak buna karşın, İsrail işgal rejiminin güçlü teknolojik ve savunma sanayi ihracatı sayesinde ekonomik izolasyondan kaçınma konusunda hâlâ geniş manevra alanına sahip olduğu ifade ediliyor.

Sonuç olarak, işgalci İsrail’in ekonomik olarak yalnızlaştırılması yönünde güçlü bir siyasi irade oluşmadıkça, boykot çağrıları küresel çapta sınırlı etkiyle karşılık bulmaya devam edecek. Bu da Gazze'deki yıkımın sadece insani değil, ahlaki ve diplomatik bir çöküşe de işaret ettiğini ortaya koyuyor.