Gıda sistemlerinin sistematik şekilde yok edilmesi, Filistin toplumuna karşı yürütülen siyasi ve demografik bir kontrol aracı olarak değerlendiriliyor
Eklenme: 04.07.2025 16:36:05 | Güncelleme: 04.07.2025 16:40:02Gazze’de yaşanan insani kriz, yalnızca savaşın dolaylı sonuçlarıyla açıklanamayacak bir tablo sunuyor. Uzmanlara ve bağımsız gözlemcilere göre, Filistin halkının temel yaşam kaynaklarının hedef alınması, açlığın sistematik olarak bir savaş taktiği haline getirildiğini ortaya koyuyor. Bu durum, bölge halkının siyasi ve ekonomik iradesini kırmaya yönelik yapısal bir politika olarak değerlendiriliyor.
Uluslararası kurumlar tarafından yayımlanan raporlara göre, Gazze’deki tarım arazilerinin %95’inden fazlası ya tamamen yok edildi ya da kullanılamaz hale getirildi. Tohumlara erişim engellenirken, su altyapısının hedef alındığı, balıkçılık ve tarımla uğraşan sivillerin ise defalarca saldırıya uğradığı bildirildi. Bu uygulamaların rastlantısal olmadığı, Gazze’nin sosyoekonomik yapısını kalıcı olarak dönüştürmeye yönelik olduğu ifade ediliyor.
Bölgedeki gıda üretim kapasitesinin bilinçli biçimde ortadan kaldırılması sonucunda, Gazze halkı tamamen dış yardımlara bağımlı hale getirildi. Yerel gıda üretiminin sürdürülemez hale gelmesi, Filistinlilerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak altyapıdan mahrum bırakıldığını gösteriyor. Gözlemciler, bu durumun yalnızca bir açlık krizi değil, aynı zamanda bir egemenlik stratejisi olduğunu vurguluyor.
Un, bebek maması, su gibi temel ihtiyaç maddelerine erişimin, askeri ve siyasi müzakerelere bağlandığı yönünde çok sayıda rapor bulunuyor. Bu uygulamanın, sivil nüfusu siyasi baskı aracı haline getirdiği ve uluslararası insancıl hukukun ihlali anlamına geldiği ifade ediliyor. Açlık, bu yönüyle doğrudan sivillerin yaşam hakkını hedef alan bir baskı mekanizmasına dönüştürülmüş durumda.
Uluslararası kamuoyunun yaşananlara karşı sessiz ya da etkisiz tepkiler verdiği değerlendirmesi yapılıyor. Savaş suçu niteliğindeki bu uygulamaların açıkça tanımlanmadığı ve “insani kriz” gibi genel ifadelerle geçiştirildiği ifade ediliyor. Bu durumun, İsrail işgal güçlerinin cezasızlıkla hareket etmesine zemin hazırladığına dikkat çekiliyor.
Bu yıl eylül ayında Sri Lanka’da düzenlenecek olan 3. Nyéléni Küresel Gıda Egemenliği Forumu kapsamında, çiftçi, balıkçı ve yerli halk hareketlerinden oluşan küresel sivil inisiyatiflerin, savaş ve çatışma bölgelerinde gıdanın bir silah olarak kullanılmasına karşı ortak stratejiler geliştirmesi bekleniyor. Açlıkla mücadele ve gıda hakkının korunması, forumun öncelikli gündemleri arasında yer alacak.
Gazze halkının tüm zorluklara rağmen direnmeye devam ettiği, yaşananların ise dünya kamuoyu önünde kayıt altına alındığı belirtiliyor. Gözlemciler, bu sürecin yalnızca bir insani kriz değil, aynı zamanda küresel etik ve hukuk düzeninin sınandığı bir dönem olduğunu ifade ediyor.