News-1

Dosya

İsrail’in Doha Saldırısı: Sınır Tanımayan Yeni Doktrin

Soykırımcı İsrail’in Katar’ın başkenti Doha’ya yönelik hava saldırısı, ateşkes müzakerelerinin sürdüğü bir dönemde gerçekleşerek uluslararası hukuku hiçe sayan ve bölgesel düzeni yeniden şekillendirme niyetini açıkça ortaya koyan bir hamle oldu.

Eklenme: 15.09.2025 15:14:32
Bu Haberi
Paylaş

İşgal rejimi İsrail’in Doha’ya gerçekleştirdiği eşi benzeri görülmemiş hava saldırıları, ülkenin askeri doktrininde dramatik bir tırmanışı temsil etti. Bu saldırılar, İsrail’in sınırlarının çok ötesinde, uluslararası normları açıkça hiçe sayarak operasyon yapma isteğini gösterdi.

Katar hava sahasını ihlal eden saldırı, Hamas’ın lider kadrosunu konut bölgelerinde hedef aldı. Katar İçişleri Bakanlığı’na göre saldırıda, Hamas’ın üst düzey yetkililerinden Halil el-Hayye’nin oğlu, bir Katar güvenlik görevlisi ve 4 kişi daha şehit düştü, çok sayıda kişi yaralandı.

En önemlisi ise saldırı, Katar’ın Hamas ile İsrail arasında ateşkes müzakerelerine aktif biçimde aracılık yaptığı sırada gerçekleşti. Böylece fiilen çatışmayı sona erdirmeye dönük diplomatik sürecin kendisi hedef alındı.

İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da, İsrail'in Katar'a düzenlediği saldırının etkilerinin ve işgal rejiminin Orta Doğu'yu ateşe sürükleyen yeni askeri doktrininin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:

Bölgesel uzmanlara göre bu operasyon, İsrail’in “sınır tanımayan polis” rolüne evrilmesini simgeliyor. Artık İsrail, hiçbir hesap verme mekanizması tanımadan, istediği hava sahasında askeri güç kullanabileceğini ilan etmiş görünüyor.

İSRAİL’İN STRATEJİK HESAPLARI

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ofisi, operasyondan “tam sorumluluk” aldıklarını açıkça ilan etti.

“İsrail operasyonu başlattı, icra etti ve tüm sorumluluğu üstleniyor” diyen Netanyahu, yabancı topraklarda yapılan saldırıların aleni biçimde üstlenilmesiyle doktrinde yeni bir aşamaya geçti.

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz ise saldırıyı “Hamas liderliğini hedef almak için operasyonel bir fırsat” olarak tanımladı ve güvenlik yetkilileriyle yapılan dikkatli istişarelerin ardından gerçekleştirildiğini söyledi.

Zamanlama ise 8 Eylül’de Kudüs’teki otobüs saldırısında 6 İşgalcinin öldürülmesi ve 30’unun yaralanması ile Gazze’nin kuzeyinde 4 işgal askerinin patlayıcıyla öldürülmesine karşılık olarak sunuldu. Kassam Tugayları bu saldırıların sorumluluğunu üstlenmişti.

Bu gelişme, İsrail’in gizli operasyonlardan açıkça üstlenilen sınır ötesi saldırılara geçişini gösteriyor.

Filistin-İsrail ilişkileri uzmanı Aziz el-Masri, saldırının çok katmanlı mesajlar içerdiğini belirterek durumu şu ifadelerle değerlendirdi:

“İsrail, savaşın seyrini yalnızca kendisinin belirlediğini, herhangi bir anlaşmanın –Amerikan önerisi de dahil– ancak Tel Aviv’in hedefleriyle uyumluysa uygulanacağını ilan ediyor” 

İsrail’in şartları arasında Hamas’ın ve Gazze’nin silahsızlandırılması, sivil ve düşman olmayan bir hükümetin kurulması, Hamas liderlerinin Gazze’den çıkarılması ve esirlerin serbest bırakılması yer alıyor.

Masri’ye göre saldırı, Hamas liderlerine “dünyanın hiçbir yerinde güvende olmadıkları” mesajını gönderirken, Türkiye veya Mısır gibi ülkeler yerine Katar’ın seçilmesi, sonuçların görece daha sınırlı olacağı hesaplamasına dayanıyor.

“SINIR TANIMAYAN” POLİTİKANIN UYGULAMASI

Bir Körfez ülkesinin hava sahasını ihlal ederek, aynı zamanda ateşkes görüşmelerine ev sahipliği yapan bir ülkenin konut bölgelerini hedef almak, İsrail’in “sınır yok, limit yok” doktrininin somut uygulaması oldu.

Operasyon, diplomatik süreci doğrudan hedef alarak İsrail’in hiçbir tarafsız alanı ya da diplomatik dokunulmazlığı tanımadığını ilan etti.

Stratejik uzman Tümgeneral Samir Farac, bu sınırsız otorite doktrinini Netanyahu’nun iç siyasi hesapları ve bölgesel stratejisiyle doğrudan bağlantılı olarak yorumladı.

Netanyahu’nun, “siyasi hayatta kalışını sağlamak için savaşı uzatmayı ve ateşkese giden yolları tıkamayı” hedeflediğini belirten Farac, bu tavrın “koşulsuz Amerikan desteği” ile mümkün olduğunu söyledi.

Farac’a göre İsrail’in Gazze’den Lübnan’a, Suriye’den İran’a kadar genişleyen saldırıları,Arap ulusal güvenliğini hedef almakta ve Orta Doğu istikrarını tehdit etmektedir”.

İSRAİL’İN “YENİ ORTA DOĞU” VİZYONU

Masri, Doha saldırısının İsrail’in daha geniş bölgesel hedeflerine hizmet ettiğini belirtiyor.

Netanyahu, bu operasyonla “Yeni İsrail Orta Doğusu”nu ilan etmeye çalışıyor. Buna göre İsrail’e tehdit oluşturan her devlet ya da grup, uluslararası reddiyeler dikkate alınmadan hedef alınabilir.

Bu vizyon, diplomasi veya uluslararası hukuk yerine İsrail’in askeri üstünlüğüne dayalı yeni bir bölgesel düzen kurma iddiasını yansıtıyor.

Uzmanlar, bunun İsrail’in “artı güç” konumunu ve caydırıcı hiçbir unsur görmediği algısını ortaya koyduğunu ifade ediyor.

ULUSLARARASI BOYUT: ABD’NİN ROLÜ

ABD Başkanı Donald Trump, saldırıdan duyduğu memnuniyetsizliği ifade etti ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad al-Sani’ye yaptığı telefon görüşmesinde “bu davranışın Katar topraklarında tekrarlanmayacağı” sözünü verdi.

Bu durum, ABD-İsrail koordinasyonunda gerilim yaratabilecek bir çelişkiyi işaret ediyor. Zira Katar, Orta Doğu’daki en büyük ABD üslerinden biri olan El Udeid Hava Üssü’ne ev sahipliği yapıyor.

Mısır İstihbarat Eski Başkan Yardımcısı Tümgeneral Muhammed Raşad, İsrail uçaklarının Amerikan radarına yakalanmadan Katar hava sahasına girmiş olmasının kanıtlanması halinde, olayın İsrail-ABD ilişkilerini zorlayabileceğini söyledi.

BÖLGESEL TEPKİLERİ TEST ETMEK

Yemenli siyasi analist Yasin el-Tamimi’ye göre saldırı, bölgesel tepkileri ve caydırıcılık mekanizmalarını test etmeyi de amaçlıyor.

El-Tamimi, İsrail’in “tehlikeli bir tırmanışa girdiğini, ABD’nin de operasyonlara destek vererek uluslararası güvenilirliği zedelediğini” belirtti.

Arap dünyasından etkili bir tepkinin yokluğu, İsrail’in Gazze’yi sürekli bombalamasını, Batı Şeria’yı tehdit etmesini, Suriye’ye saldırmasını ve diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmesini kolaylaştırıyor.

Katar’ın saldırıyı “egemenliğin açık ihlali” olarak kınaması ve “hukuki ve diplomatik adımlar atılacağı” açıklaması ise bölge ülkelerinin tepkide ne kadar sınırlı kaldığını gösteriyor.

UZUN VADELİ STRATEJİK SONUÇLAR

Kahire Üniversitesi’nden siyaset uzmanı Dr. Heba el-Beşbişi, Doha saldırısının plansız bir tepki değil, koordineli bir planlamanın ürünü olduğunu söyledi.

Beşbişi’ye göre Netanyahu ile Hamas’ın liderliği bölgedeki şiddet döngüsünü besliyor.

Beşbişi'nin saldırı hakkındaki değerlendirmesi şu şekildeydi:

“Bölgesel istikrarın sağlanması için en uygun çözüm, Netanyahu ve Hamas’ın yerini barış ve birlikte yaşam vizyonuna sahip yeni liderlerin almasıdır”.

Doha saldırısı, İsrail’in askeri üstünlük yoluyla bölgesel düzeni yeniden şekillendirebileceği iddiasına dayanan bir kumar niteliğinde. Bu hesaplamanın doğruluğu, önümüzdeki yıllarda Orta Doğu siyasetinin seyrini belirleyebilir.