News-1

Gündem

Ayn El-Hilve Mülteci Kampına Saldırı: Lübnan’da Ateşkes Krizi Derinleşiyor

İsrail işgal rejiminin Lübnan’ın güneyindeki Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı’nı vurduğu saldırıda en az 13 kişi can verdi, çok sayıda sivil yaralandı. Hamas, “askeri kamp” iddiasını yalanlayarak spor sahasının hedef alındığını duyururken, FKÖ kampta genel grev ve yas ilan etti. Nebatiye’de okul servisini de etkileyen İHA saldırısıyla birlikte, 27 Kasım 2024 ateşkesine rağmen süren binlerce ihlal ve işgal altındaki bölgeler, Lübnan’ı yeniden patlama noktasına sürüklüyor.

Eklenme: 19.11.2025 13:01:22
Bu Haberi
Paylaş

Lübnan’ın güneyindeki Sayda (Sidon) kenti yakınlarında yer alan Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı, İsrail işgal güçlerinin yeni saldırısının hedefi oldu. Lübnan Ulusal Haber Ajansı’nın (NNA) aktardığı bilgilere göre işgal rejimine ait bir İHA, kampın alt caddesinde Halid Bin Velid Camii çevresini hedef aldı; caminin yakınındaki alandan silah sesleri yükselirken, bölgeye çok sayıda ambulans ve sivil savunma ekibi sevk edildi.

Lübnan Sağlık Bakanlığı, saldırıda en az 13 kişinin hayatını kaybettiğini, çok sayıda kişinin yaralandığını açıkladı. Bölgeden gelen bilgiler, şehitlerin önemli bir kısmının kampta yaşayan gençler ve siviller olduğunu, yaralılardan bazılarının durumunun ise kritik olduğunu gösteriyor.

İsrail işgal rejimi saldırıyı üstlenerek, Ayn el-Hilve’de “Hamas’ın eğitim üssü”nün hedef alındığını iddia etti. Ancak yerel kaynaklar, saldırının fiili etkisinin, zaten kuşatma ve yoksulluk altında yaşayan Filistinli mülteciler için yeni bir toplu cezalandırma anlamına geldiğini vurguluyor.

HAMAS: “ASKERİ KAMP DEĞİL, GENÇLERİN SPOR SAHASI VURULDU”

Hamas, yazılı açıklamasında İsrail işgal rejiminin Ayn el-Hilve saldırısını meşrulaştırmak için “Hamas’a ait eğitim kampı” yalanına sarıldığını belirterek, hedef alınan yerin kamp sakinlerinin iyi bildiği bir spor sahası olduğunu açıkladı. Açıklamaya göre işgal güçleri, Halid Bin Velid Camii yakınındaki, gençlerin sıkça toplandığı bu sahayı vurdu; saldırı sırasında sahada bulunan gençlerden bir kısmı şehit edildi, çok sayıda kişi de yaralandı.

Hamas, Lübnan’da kendisine ait bir askeri tesis bulunmadığının altını çizerek, saldırıyı “savunmasız Filistin halkına ve Lübnan’ın egemenliğine yönelik vahşi bir saldırı” olarak niteledi. Açıklamada Ayn el-Hilve’ye yapılan hava saldırısının, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da Filistin halkına yönelik Siyonist terör saldırılarının ve Lübnan’a karşı süregiden agresyonun bir devamı olduğuna vurgu yapıldı.

Bu vurgu, Gazze’deki soykırım niteliğindeki kuşatma, Batı Şeria’daki günlük baskınlar ve Güney Lübnan’daki aralıksız ihlallerin aslında tek bir stratejik bütünün parçaları olduğuna işaret ediyor.

FKÖ’DEN GENEL GREV VE YAS

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Sayda’daki bileşenleri, Ayn el-Hilve’ye yönelik saldırının ardından kampta genel grev ve yas ilan etti. Yapılan açıklamada, İsrail işgal rejiminin mülteci kampına düzenlediği hava saldırısı “yeni bir katliam” olarak tanımlandı; kamp içindeki tüm kurum ve merkezlerin kapatılacağı, hayatın asgari düzeyde süreceği belirtildi.

Grev ve yasın süresine dair net bir takvim paylaşılmasa da Hamas açıklaması ve Lübnanlı siyasi aktörlerin tepkileriyle birlikte değerlendirildiğinde, Ayn el-Hilve saldırısının sadece bir askeri olay değil; Filistin mülteci dosyasını, Lübnan’ın kırılgan iç dengelerini ve bölgesel gerilim hattını doğrudan etkileyen siyasi bir mesaj olduğu anlaşılıyor.

FKÖ’nün aldığı grev kararı, Lübnan’daki Filistin kamplarının; Gazze, Batı Şeria ve diasporadaki Filistinlilerle aynı kaderi paylaştığını ve Siyonist rejimin gözünde sınırın, cephe hattının ve sivil-asker ayrımının fiilen ortadan kalktığını ortaya koyuyor.

NEBATİYE’DE İHA SALDIRISI: 1 ÖLÜ, 11 YARALI

Ayn el-Hilve’ye yönelik saldırıdan kısa süre önce, Lübnan’ın güneyindeki Nebatiye vilayeti de İsrail işgal rejiminin İHA saldırılarına sahne oldu. Nebatiye’ye bağlı Bint Cubeyl ilçesinin Tayri beldesinde seyir halindeki bir araç, işgal güçlerine ait insansız hava aracı tarafından hedef alındı.

Saldırı sırasında hedef alınan aracın yakınından geçen bir okul servisi de patlamanın etkisine maruz kaldı; servisteki bazı öğrenciler ve şoför yaralandı. Lübnan Sağlık Bakanlığı, olayda 1 kişinin hayatını kaybettiğini, 11 kişinin yaralandığını açıkladı.

Bölgeden gelen bilgiler, Bint Cubeyl çevresinde işgal rejimine ait İHA’ların alçak irtifada yoğun uçuşlar yaptığını, sabah saatlerinde sınır hattındaki Yarun beldesi çevresinin topçu ateşiyle hedef alındığını, güneydeki Mercaiyyun ilçesine bağlı Belida beldesinde ise bir eve İHA saldırısı düzenlendiğini gösteriyor. Bu son iki saldırıda can kaybı yaşanmazken, sivillerde derin bir korku ve belirsizlik iklimi oluştu.

Nebatiye ve Ayn el-Hilve saldırıları birlikte okunduğunda, Güney Lübnan’da ateşkes sonrası dönemin “düşük yoğunluklu çatışma” değil; sivilleri hedef alan, suikast ve nokta saldırılarıyla şekillenen yeni bir baskı stratejisine dönüştüğü görülüyor.

ATEŞKES KAĞIT ÜZERİNDE: BİNLERCE İHLAL, İŞGAL ALTINDAKİ TEPELER

İsrail işgal rejimi, Ekim 2023’te Lübnan’a yönelik saldırılarını başlatmış; Eylül 2024’te bu saldırılar geniş çaplı bir savaşa dönüşmüştü. Bu süreçte 4 binden fazla kişi hayatını kaybederken, yaklaşık 17 bin kişi yaralandı.

ABD arabuluculuğunda imzalanan ve 27 Kasım 2024’te yürürlüğe giren ateşkes anlaşması, işgal güçlerinin Lübnan’ın güneyinden çekilmesini, Hizbullah ve diğer silahlı grupların Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmesini ve sınır hattında kalıcı bir istikrar mekanizması kurulmasını öngörüyordu.

SAHADAKİ TABLO FARKLI

UNIFIL ve uluslararası gözlem raporlarına göre, ateşkesin ilanından bu yana İsrail işgal rejimi Lübnan’a yönelik yüzlerce hava saldırısı ve topçu atışı gerçekleştirdi; Lübnan’ın güneyindeki askeri varlığını ve işgal altındaki bazı tepelerdeki mevzilerini korumayı sürdürdü.

Diplomatik analizlere göre, 27 Kasım 2024’ten bu yana Lübnan’a 950’den fazla topçu ve roket atışı, en az 100 hava saldırısı kayda geçti; bu durum ateşkesin fiilen “delik deşik” edildiğini gösteriyor.

Ayn el-Hilve saldırısı da ateşkese rağmen işgal rejiminin sivil alanları ve mülteci kamplarını hedef almaktan geri durmadığını, “Hamas kampı”, “askeri tesis” gibi iddiaların ise uluslararası hukuka aykırı saldırıları perdelemek için kullanılan söylemsel kılıflar olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

MÜLTECİ KAMPLARI SAVAŞ ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR

Ayn el-Hilve saldırısı, Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarının sadece barınma alanı değil; Siyonist rejim için gerektiğinde hedef tahtasına yerleştirilebilecek “cephesiz savaş alanları” olarak görüldüğünü gösteriyor.

 

Gazze’deki toplu bombardımanlar, Batı Şeria’daki günlük baskınlar ve şimdi Lübnan’daki mülteci kamplarına yönelik saldırılar, İslam dünyası açısından üç kritik tehdidi büyütüyor:

FİLİSTİNLİ MÜLTECİ MESELESİNİN TASFİYESİ

Sivil kampların “askeri hedef” ilan edilmesi, Filistinlilerin Lübnan, Ürdün ve diğer ülkelerdeki varlığını tartışmalı hale getirmeyi ve “güvenlik bahanesi” üzerinden demografik baskıyı artırmayı hedefliyor. Bu, Filistin davasını toprakla birlikte hafızadan da silme girişiminin parçası.

LÜBNAN’IN İSTİKRARSIZLAŞTIRILMASI

Güney Lübnan’da süren ihlaller, ülkenin kırılgan ekonomik ve siyasi yapısını daha da zorluyor. Lübnan’da oluşacak yeni bir kaos, hem Doğu Akdeniz enerji denklemini hem de Suriye-Filistin-Lübnan hattındaki direniş eksenini hedef alıyor. Bu da orta ve uzun vadede İslam dünyasının jeopolitik manevra alanını daraltıyor.

ULUSLARARASI HUKUKUN İHLALİ

Mülteci kampına, okul servisinin geçtiği caddeye, cami çevresine yapılan saldırıların “terörle mücadele” adı altında normalleştirilmesi, İslam coğrafyasındaki tüm sivilleri her an hedef olabilecek “meşru hedef” statüsüne itiyor. Bu, sadece Lübnan ya da Filistin’i değil; bugün susan tüm başkentleri yarın benzer saldırılara sessiz kalmaya mahkûm edecek tehlikeli bir örnek teşkil ediyor.