Türkiye’ye gerçekleştirilen bu ziyaret, yalnızca “dini nezaket” çerçevesinde okunacak basit bir program değil. Uzmanlara göre Papa’nın adımları, tarih boyunca Anadolu’yu Hristiyan dünyasının kayıp mirası olarak gören çevrelerin sembolik hamleleriyle örtüşüyor. Ankara’nın diplomatik nezaketiyle karşılanan bu tur, kimi gözlemcilere göre Türkiye’nin egemenlik hassasiyetlerini sınayan ve Batı’nın tarihsel iddialarını yeniden canlandıran bir manevra niteliğinde.
Eklenme: 20.11.2025 11:38:28 | Güncelleme: 20.11.2025 12:11:00Papa’nın göreve başlar başlamaz ilk yurt dışı programını Türkiye’ye ayırması, diplomatik bir jestten çok daha fazlasını işaret ediyor. Uzmanlara göre ziyaretin zamanlaması, rotası ve söylem tercihi Vatikan’ın Anadolu topraklarını yeniden Hristiyan dünyasının manevi haritasına dahil etme arayışının açık bir göstergesi. Türkiye ise bu hamlenin hedef tahtasında.

Uzmanlar, Papa’nın Türkiye’ye yöneliminin altında “tarihi geri çağırma” stratejisinin yattığı görüşünde. Bu strateji, Hristiyanlığın kurucu tartışmalarının yapıldığı merkezlerin yeniden öne çıkarılması üzerine kurulu. İznik’in tercih edilmesi bu açıdan tesadüf değil.
İznik Konsili’nin burada gerçekleşmiş olması, Vatikan’ın Anadolu’yu kendi dini hikâyesinin başlangıç noktası olarak kodlamasına olanak sağlıyor.
Bugün Papa’nın İznik’e yönelen bakışı, bazı uzmanlara göre “tarihi bağlara saygı” değil, “tarihi sahiplenme”. Bu sahiplenme ise Türkiye açısından yalnızca teolojik bir merak değil; kimliksel bir müdahale niteliği taşıyor.

Uzmanlar, İznik’in ziyaret programında öne çıkarılmasının arkasında iki kritik okuma yapıyor:
Türkiye'de bu okuma, Hristiyanlığın “manevi toprağa dönüş” söylemiyle Türkiye’nin kültürel kimliğinin gölgelenmeye çalışıldığı yönünde ciddi endişeler doğuruyor.
Bazı uzmanlar daha sert konuşuyor: İznik üzerinden kurulan dil, Anadolu’nun “teolojik geri kazanım” alanı gibi sunulması anlamına geliyor.

Papa’nın söylemlerindeki “barış ve diyalog” vurgusu, uzmanlara göre sürecin zararsız bir yüzü. Asıl strateji, Türkiye’nin yumuşak güçle dini nüfuz alanına dönüştürülmesi.
Bu strateji üç aşamada işliyor:
• Tarihsel hafıza alanlarını sembolik olarak sahiplenme
• Ziyaretlerle uluslararası medya ilgisini yönlendirme
• Türkiye’nin İslam yurdu kimliğini törpüleyen kültürel söylemler üretme
Bu tablo, ziyaretin yalnızca bir diplomatik temas olmadığını; Türkiye açısından uzun vadeli bir kimlik mücadelesinin parçası olduğunu gösteriyor.
Uzmanlar geçmişteki bir detayı bugün yeniden hatırlatıyor: Eski Papa’ya Türkiye ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bosna’daki Osmanlı hoşgörüsünü simgeleyen fermanı hediye etmesi.
Bu hediye, Türkiye’nin “biz bu coğrafyada adaleti tesis ettik” mesajının diplomatik bir yansımasıydı. Bugünkü Vatikan hamlesi ise bu dengeyi tersine çevirmeye çalışan bir sembol politikası olarak yorumlanıyor.
Bazı uzmanlar, Papa’nın geçmişteki bu jesti “dengeleyen” yeni bir karşı hamle arayışına girmiş olabileceğini bile öne sürüyor.

Polemikçi değerlendirmelere göre Vatikan, Türkiye’yi kendi manevi merkez hikâyesinin içine yeniden yerleştirmeyi hedefliyor.
Bu yaklaşımın tehlikesi ise açık: Türkiye’nin bin yıllık İslami kimliğinin, “Hristiyanlığın kökleri” söylemiyle perdelenmesi ve bu söylemin gelecekte uluslararası siyasette farklı bir baskı aracına dönüşmesi.
Uzmanlar özellikle Avrupa’daki Katolik çevrelerde “Anadolu Hristiyanlığın kayıp kalbi” gibi kavramların giderek daha sık kullanıldığına dikkat çekiyor. Bu söylemler, Papa’nın Türkiye ziyaretinin yalnızca dini bir ritüel olmadığını kanıtlar nitelikte.
Bazı uzmanlar en net ifadeyi kullanıyor:
Bu ziyaret masum değil.
Diplomatik nezaket değil.
Barış mesajı hiç değil.
Türkiye’nin üzerinde yeni bir manevi kuşak oluşturma girişiminin ilk adımı.
Uzmanlara göre Vatikan, “geçmişe dönüş” söylemini kullanarak geleceği şekillendirme niyetinde ve Türkiye bu niyetin merkezinde.

Analistlere göre Türkiye önümüzdeki süreçte üç kritik riski dikkate almak zorunda:
• Hristiyan dünyasının Anadolu’yu sembolik olarak geri çağırma çabası
• Türkiye’nin İslam kimliğini gölgeleyecek tarihsel çerçeveler
• Vatikan’ın uluslararası kamuoyunda Türkiye üzerindeki söylem hâkimiyetini artırması
Uzmanlar, Türkiye’nin bu ziyareti yalnızca bir devlet protokolü gibi değil, uzun vadeli bir kültürel-dini nüfuz atağı olarak okuması gerektiğini belirtiyor.
Papa’nın Türkiye ziyareti, uzmanlara göre yalnızca bir gezi değil; tarihi sahiplenme, sembol yükleme ve manevi alanı yeniden şekillendirme iddiası taşıyan kapsamlı bir proje.
Türkiye’nin bu projeyi zamanında okuması, hem dini hem siyasi kimliğini koruması açısından kritik önem taşıyor.