News-1

Dünyadan

Trump’tan Tartışmalı Adım: Müslüman Kardeşler’i Terör Örgütü İlan Etme Planı Tepki Çekiyor

ABD Başkanı Donald Trump’ın Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etme hazırlığı, hem hareketin niteliği hem de bölgesel dengeler açısından ciddi soru işaretleri doğurdu. İsrail’in desteği ve Cumhuriyetçi kanadın baskısıyla şekillenen bu adım, uzmanlara göre Orta Doğu’da yeni gerilimleri tetikleyebilir.

Eklenme: 24.11.2025 12:24:42 | Güncelleme: 24.11.2025 12:27:02
Bu Haberi
Paylaş

ABD Başkanı Donald Trump’ın Müslüman Kardeşler’i (İhvan) terör örgütü ilan edeceklerini açıklaması, Washington’da uzun süredir belirli çevrelerde dillendirilen bir talebin Beyaz Saray’a taşınmış hali olarak görülüyor. Ancak bu çıkış, hem iç politikada popülist bir söylem olarak değerlendiriliyor hem de hareketin tarihsel niteliğiyle örtüşmediği için ciddi şekilde sorgulanıyor.

Trump’ın “en güçlü ve en etkili şekilde yapılacak” sözleri, sürecin tamamen siyasi atmosfer üzerinden yürütüldüğüne işaret ederken, kararın sahadaki gerçeklikten ziyade dış baskı ve lobi etkileriyle alındığı yorumları öne çıkıyor.

CUMHURİYETÇİ BASKI VE TRUMP’IN SİYASİ HESABI

Temsilciler Meclisi ve Senato’daki Cumhuriyetçiler uzun süredir Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan ettirmeye çalışıyordu. Bu konuda Ted Cruz, Mario Diaz-Balart ve Demokrat Jared Moskowitz gibi isimler bile adım atmış, Teksas Valisi Greg Abbott da benzer bir karar açıklamıştı.

Ancak bu baskı, hareketin fiili yapısıyla çelişiyor. İhvan, onlarca ülkede seçimlere giren, sosyal yardım faaliyetleri yürüten, gençlik ve eğitim programları organize eden bir siyasi-toplumsal hareket olarak biliniyor. Uluslararası arenada milyonlarca destekçisi olan bir sivil tabanı “terör” kategorisine koymak, yalnızca ABD’nin Orta Doğu’daki hedeflerini daha karmaşık hale getiriyor.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER: SİYASİ VE SOSYAL BİR HAREKET

1928’de Hasan el-Benna tarafından Mısır’da kurulan Müslüman Kardeşler, bölgede İslami toplumsal reform fikrinin en köklü örneklerinden biri. Hareket hem siyasi aktivizm hem de sosyal dayanışmayı birlikte yürütmesiyle öne çıkıyor.

Eğitim, sosyal destek, yardım çalışmaları ve siyasal katılım gibi alanlarda faaliyet gösteren İhvan, özellikle Mısır’da seçimle iktidara gelmiş; 2013 darbesiyle devrilmesi sonrası baskı altına alınmış olsa da tamamen ortadan kalkmamış bir toplumsal yapıya sahip.

Birçok ülke tarafından farklı şekillerde değerlendirilen hareketin tüm coğrafyada “terör” etiketiyle tanımlanması ise hem hukuki hem de sosyolojik gerçeklikle uyuşmuyor.

İSRAİL’İN DESTEKLEME NEDENİ VE BÖLGESEL HESAPLAR

Trump yönetiminin bu hamlesine koşulsuz destek veren ülkelerden biri işgalci İsrail oldu. İşgal yönetimi yıllardır Müslüman Kardeşler’i, özellikle Hamas üzerinden, kendi güvenlik politikalarının merkezine yerleştiriyor.

Ancak Washington’un İhvan’ı terör listesine alması, İsrail’in bölgesel çıkarlarına hizmet ederken Orta Doğu’nun geri kalanında istikrarsızlığı derinleştirme potansiyeli taşıyor. Arap halklarının geniş kesimlerinin desteğine sahip bir siyasi-sosyal hareketi kriminalize etmek; bölgedeki kaosu körükleme riski taşıyor.

İsrail açısından bu karar kısa vadede bir “zafer” gibi görünse de bölgeyi daha kırılgan hale getireceği açıkça ortada.

MÜSLÜMAN DÜNYASINDAKİ FARKLI TUTUMLAR KARARI MEŞRULAŞTIRMIYOR

Bazı Müslüman ülkelerin İhvan’a yönelik yasak ve baskıları da Trump’ın adımını haklı göstermiyor. Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’in İhvan’a karşı uyguladığı ağır politikalar, çoğunlukla iç siyasi rekabet ve otoriter yönetimlerin güvenlik stratejileriyle bağlantılı.

Bu ülkelerin kendi iç dengeleri üzerinden aldığı kararlar, ABD’nin uluslararası hukuku yok sayan bir adım atmasına zemin oluşturamaz.

GERÇEĞİ YANSITMAYAN BİR KARAR, RİSKİ YÜKSEK BİR ADIM

Trump’ın Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etme hazırlığı; Orta Doğu’nun siyasi gerçekliğini, hareketin toplumsal niteliğini ve bölgedeki kırılgan dengeleri görmezden gelen bir karar olarak öne çıkıyor.

Bu adımın uygulanması halinde, bölgedeki ılımlı siyasi akımların dışlanması, demokratik kanalların tıkanması ve ABD’nin uzun vadeli çıkarlarının zarar görmesi ihtimali yüksek.

Hareketin tarihsel, toplumsal ve siyasi gerçekliği göz ardı edilerek atılan her adım, Orta Doğu’nun zaten kırılgan olan yapısını daha da derin bir belirsizliğe sürükleyecek görünüyor.