News-1

Dosya

Fransa'da “İslamofobik” Rapor: 16 Yaş Altına Oruç ve Tesettür Yasağı

Fransa Senatosu’ndaki sağ kanadın hazırladığı yeni rapor, 16 yaş altı çocuklara başörtüsü ve Ramazan orucu yasağı dahil, doğrudan Müslüman aileleri hedef alan 17 maddelik sert bir paket öneriyor. Hukukçular, tekliflerin bir bölümünün anayasa ve çocuk haklarıyla açıkça çeliştiğini vurgularken, Müslüman toplumu ve özellikle Türkiye kökenli aileler yeni bir “kurumsal İslamofobi” dalgasından endişe ediyor.

Eklenme: 01.12.2025 18:31:04 | Güncelleme: 02.12.2025 15:39:04
Bu Haberi
Paylaş

Fransa’da Les Républicains (LR) partisinden 29 sağ senatörün imzasını taşıyan ve Jacqueline Eustache-Brinio’nun başkanlığında hazırlanan yeni rapor, “İslami etkiyle mücadele” iddiasıyla kamuoyuna sunuldu. Yaklaşık 100 sayfalık çalışma, “İslam: Ulusal birlik ve bütünlüğümüze engel mi?” başlığını taşıyan ve 17 maddeden oluşan kapsamlı bir paketle, ülke genelinde bir tür “cumhuriyetçi yeniden silahlanma” çağrısı yapıyor.

Raporun en çok tartışılan maddeleri, 16 yaşından küçük çocukların kamusal alanda başörtüsü takmasının ve ramazan ayında oruç tutmalarının yasaklanmasını öngörüyor. Okul gezilerinde başörtülü annelerin refakatçi olmasının engellenmesi, spor karşılaşmalarında tüm dini sembollerin yasaklanması, zorla evliliklere yönelik yeni kontrol mekanizmaları ve vize yetkilerinin tamamen İçişleri Bakanlığı’na devredilmesi de paketin öne çıkan başlıkları arasında yer alıyor.

Fransız hukukçular, özellikle başörtüsü ve oruç yasaklarının hem ülke anayasası hem de Avrupa insan hakları standartlarıyla ciddi biçimde çelişebileceği uyarısında bulunuyor. İnsan hakları savunucuları ve Müslüman temsilciler ise, “İslam ile mücadele” adı altında Müslüman toplumun tehdit gibi gösterildiğini, bunun da toplumsal uyumu derinden sarsacağını belirtiyor.

SENATO’DAN “İSLAMİ ETKİ” RAPORU

Rapor, Fransa’daki sağ senatörlerin uzun süredir sürdürdüğü “İslam ile mücadele” gündeminin yeni halkası niteliğinde. LR grubuna mensup 29 senatörün hazırladığı çalışma, Ocak–Mayıs 2025 arasında yürütülen oturumlar, uzman dinlemeleri ve saha incelemelerinin ardından tamamlandı.

Metin, Müslümanlığı “ulusal birlik ve laiklik için yapısal tehdit” olarak tanımlıyor ve “Müslüman sızma” (kurumlara sızma) söylemini merkezine alıyor. Senatörler, 2021’de kabul edilen “Cumhuriyet İlkelerini Güçlendirme Yasası”nın da yetersiz kaldığını savunarak, daha sert ve hedefi daraltılmış yeni adımlar istiyor.

Rapora akademik destek veren isimler arasında, “İslamcılık” üzerine çalışmalarıyla bilinen Florence Bergeaud-Blackler gibi isimlerin yer aldığı, Fransız basınına da yansıdı. Bu durum, metnin ideolojik çerçevesi üzerine tartışmaları daha da alevlendirdi.

TESETTÜR VE ORUÇ İÇİN 16 YAŞ SINIRI

Paketin en sert maddesi, 16 yaş altındaki kız çocuklarına kamusal alanda başörtüsünün yasaklanması. Raporda başörtüsü, “cinsiyetçiliğin bayrağı” ve “toplumsal kontrol aracı” olarak tanımlanıyor. Aynı şekilde, 16 yaş altındaki çocukların Ramazan ayında oruç tutmasının da “psikolojik şiddet içeren bir eğitim biçimi” olduğu iddia edilerek yasaklanması savunuluyor.

Bu yaklaşım, Fransa’daki aile özgürlüğü, dini eğitim hakkı ve ebeveynlerin çocuklarının inanç terbiyesindeki rolüne doğrudan müdahale olarak okunuyor. Müslüman STK’lar ve bazı çocuk hakları savunucuları, “çocuğu koruma” söyleminin aslında “Müslüman kimliği kriminalize etmenin aracı haline getirildiğini” vurguluyor.

OKUL GEZİLERİNDE BAŞÖRTÜLÜ ANNELERE YENİ YASAK

Rapor, yıllardır Fransa’da tartışılan bir başlığı da yeniden gündeme taşıyor: Okul gezilerine ve sınıf dışı etkinliklere gönüllü olarak katılan, başörtülü annelerin konumu. Sağ senatörler, bu annelerin “fiilen kamu hizmetine katkı sunan” kişiler sayılması gerektiğini ve bu nedenle “dini tarafsızlık” kuralına tabi olmaları gerektiğini iddia ediyor.

Bu öneri hayata geçerse, başörtülü annelerin çocuklarının okul etkinliklerinde gönüllü refakatçi olarak yer alması engellenebilecek. Hukukçular ise, bu tür bir düzenlemenin yalnızca Müslüman kadınları hedef alması nedeniyle açık biçimde ayrımcı olacağı ve anayasal eşitlik ilkesiyle bağdaşmayacağı uyarısında bulunuyor.

SPOR, VİZE VE ZORLA EVLİLİK MADDELERİ

Raporun diğer maddeleri de doğrudan Müslümanları ilgilendiren düzenlemeler içeriyor;

Spor karşılaşmalarında dini semboller: Senatörler, müsabakalarda başörtüsü dahil tüm “dini sembollerin” yasaklanması için yasal düzenlemenin hızla tamamlanmasını istiyor. Bu madde, özellikle Müslüman kadın sporcuları hedef aldığı için daha önce de tepkilere neden olmuştu.

Zorla evliliklere karşı yeni kontrol: Yurt dışında kıyılan nikâhlarda çiftlerin konsolosluklarda ayrı ayrı dinlenmesi ve zorla evlilik şüphesinde işlemlerin durdurulması öneriliyor.

Vize yetkisinin İçişleri’ne devri: Tüm vize işlemlerinin tamamen İçişleri Bakanlığı’nın denetimine geçirilmesi, “güvenlik” kriterlerinin daha da politize edilmesi riskini beraberinde getiriyor.

Seçilmişler için dini tarafsızlık: Raporda ayrıca, özellikle yerel yöneticiler başta olmak üzere seçilmiş temsilcilerin görevlerini ifa ederken dini sembol taşımasının yasaklanması da teklif ediliyor.

Bu maddeler, Müslümanların kamusal alanda görünürlüğünü aşamalı olarak azaltan, hatta ortadan kaldıran bir çizgiye işaret ediyor.

ANAYASA VE ÇOCUK HAKLARIYLA ÇELİŞEN HÜKÜMLER

Fransız basınında konuşan pek çok hukukçu, başörtüsü ve oruç yasaklarının hem ülkenin anayasal düzeni hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile açık biçimde çelişeceğini belirtiyor. Özellikle din ve vicdan özgürlüğü, ayrımcılık yasağı ve aile hayatına saygı haklarının ağır şekilde ihlal edileceği vurgulanıyor.

Daha önce LR lideri Laurent Wauquiez tarafından Ulusal Meclis’e sunulan, küçük yaştaki kız çocuklarına başörtüsü yasağını içeren benzer bir yasa önerisi de “anayasaya uygunluk” tartışmalarının göbeğine oturmuş; pek çok anayasa hukukçusu bu girişimi “radikal biçimde anayasaya aykırı” olarak nitelemişti.

Bazı uzmanlar, söz konusu yasa ve raporların uygulanması hâlinde, konunun hem Fransa Anayasa Konseyi’ne hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmasının kaçınılmaz olacağını kaydediyor.

MÜSLÜMAN TOPLUM ENDİŞELİ

Raporun basına yansımasıyla birlikte, Fransa’da laiklik, din özgürlüğü ve toplumsal uyum tartışmaları yeniden alevlendi. İnsan hakları örgütleri ve Müslüman temsilciler, “İslam ile mücadele” kavramının pratikte Müslüman kimliği hedef alan bir güvenlik söylemine dönüştüğüne dikkati çekiyor.

Özellikle Türkiye ve Kuzey Afrika kökenli ailelerin yoğun yaşadığı mahallelerde, bu tür yasa önerilerinin yeni ayrımcılık dalgalarını tetikleyebileceğine, öğrenciler ile veliler üzerinde ek bir baskı oluşturacağına vurgu yapılıyor. Uzmanlara göre, başörtüsü ve oruç gibi temel ibadetlere getirilen yasaklar sadece inanç özgürlüğünü daraltmakla kalmıyor; aynı zamanda genç Müslümanların Fransa’ya aidiyet duygusunu da zedeliyor.

Bu nedenle pek çok gözlemci, söz konusu raporu yalnızca iç hukuk ve laiklik tartışmalarının değil, aynı zamanda Avrupa’da yükselen İslamofobik eğilimlerin yeni ve tehlikeli bir halkası olarak görüyor. Fransa’nın, din özgürlüğü ve insan hakları alanındaki tarihsel iddiasını koruması için, güvenlik söylemi ile temel haklar arasında daha dengeli ve adil bir çizgiye dönmesi gerektiği vurgulanıyor.