News-1

Gündem

İsrail'in Türkiye Korkusu: Bölgeye Girmelerini Engellemeliyiz

İsrailli emekli Tümgeneral Israel Ziv’in Türkiye’ye yönelik uyarı niteliğindeki sözleri, Ankara’nın Gazze ve bölgesel güvenlik denklemindeki artan etkisini bir kez daha ortaya koydu. Ziv’in söylemleri, İsrail’in Türkiye’nin bölgesel kapasitesini ve diplomatik gücünü yakından izlediğini gösteriyor.

Eklenme: 11.12.2025 13:59:24 | Güncelleme: 11.12.2025 15:16:16
Bu Haberi
Paylaş

İsrailli emekli Tümgeneral Israel Ziv’in son değerlendirmeleri, Gazze’de oluşan yeni güvenlik denkleminde Türkiye’nin etkisinin İsrail tarafından “kritik düzeyde” görüldüğünü ortaya koyuyor.

Ziv, Gazze’de Türk askerinin konuşlanmasına açık şekilde karşı çıkarak, bu durumun İsrail için “çok ciddi bir mesele” olduğunu söyledi. Açıklamalarında şu ifadeleri kullandı:

“Gazze’de Türk botları yerine Mısır’ın kontrolünü tercih etmeliyiz.”

“Eğer Gazze’ye Türk askeri girerse ve meşru bir güvenlik tehdidine verilen İsrail karşılığında bir Türk askeri zarar görürse, bu savaş sebebi sayılır.”

“Bu mesele Türkiye ile İsrail arasında yakın gelecekte savaşa kadar gidebilir.”

“Türkiye’nin NATO üyesi olduğu unutulmamalı, bu durum tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor.”

“Erdoğan, askerlerini barış gücü olarak Gazze’ye sokmak için elinden geleni yapıyor.”

Ziv’in bu sözleri, İsrail’in Ankara’nın askeri kapasitesinden ziyade politik etkinliğinden daha fazla çekindiğini ortaya koyuyor. İsrail kamuoyunda dahi, Türkiye’nin Gazze’deki varlığı karşısında Mısır’ın yönetim rolünün “daha az riskli” görülmesi, Türkiye’nin bölgesel ağırlığını gösteriyor.

TÜRKİYE’NİN GAZZE’DEKİ ROLÜNÜN ARTAN ETKİSİ

Gazze’deki ateşkes, insani yardım ve yeniden inşa süreçlerinde Türkiye sahada ve diplomatik masada uzun süredir aktif bir aktör konumunda. Ankara’nın İsrail ve Hamas arasındaki dolaylı temaslarda rol oynaması, ABD tarafından açıklanan uluslararası istikrar gücü planlarında adının gündeme gelmesi ve Gazze’deki yeniden inşa fonlarında söz sahibi olması, İsrail’de bazı çevreleri rahatsız ediyor.

Ziv’in ifadeleri de bu rahatsızlığın somut bir yansımaması:
İsrail, Türkiye’nin Gazze’deki bir barış gücüne liderlik etmesi halinde saha kontrolü, diplomasi ve siyasi meşruiyet açısından geriye düşmekten endişe ediyor.

GEÇMİŞTEKİ GERİLİMLER: İSRAİL’İN TÜRKİYE ALGISINI ŞEKİLLENDİREN OLAYLAR

Ziv’in sözlerini anlamlandırmak için Türkiye–İsrail ilişkilerinin son 15 yılına bakmak gerekiyor:

2010 Mavi Marmara baskını, iki ülke ilişkilerini sert biçimde gerdi ve Türkiye bölgesel insani misyonuyla öne çıktı.

Sonraki yıllarda diplomatik temaslar açılsa da, Gazze merkezli politikalar iki ülkede de güvenlik ve dış politika tartışmalarının ana nedeni olmaya devam etti.

İsrail’in 2023 sonrası yürüttüğü askeri operasyonlar sırasında Türkiye uluslararası hukuku ve sivillerin korunmasını açık şekilde gündemde tuttu.

2024–2025 boyunca Gazze’deki ateşkes ve esir pazarlıklarında Türkiye’nin adı sık sık “arabulucu ülke” olarak anıldı.

ABD’nin Gazze için planladığı “uluslararası istikrar gücü” teklifinde Türkiye’nin yer alması fikri Washington’da olumlu, Tel Aviv’de ise temkinli karşılandı.

Bu arka plan, Ziv’in sözlerini yalnızca güvenlik uyarısı değil, İsrail içinden gelen bir bölgesel güç kabulü haline getiriyor.

NATO VURGUSU: TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI MEŞRUİYETİ

Ziv’in “Türkiye NATO üyesi, durum daha da karmaşık” sözleri de dikkat çekiyor. Bu vurgu, Türkiye’nin Gazze’deki herhangi bir uluslararası misyona katılması halinde:

hukuki meşruiyetinin,

diplomatik gücünün,

askeri kapasitesinin

İsrail tarafından engellenmesinin çok daha zor olacağını gösteriyor.

İSRAİL’İN BÖLGEDEKİ DENGELERDEN DUYDUĞU ENDİŞE

Ziv’in açıklamalarında altı çizilen en önemli nokta şu:
Türkiye, hem kuzeyde (Suriye) hem güneyde (Gazze) İsrail’e göre belirleyici bir aktör haline geliyor.

Bu durum İsrail’de bazı çevreleri endişelendirirken, Türkiye’nin diplomatik ve askeri varlığının bölgesel güvenlik mimarisinde artık göz ardı edilemez bir gerçek olduğunu gösteriyor.

ZIV’İN SÖYLEMLERİ, TÜRKİYE’NİN GÜCÜNÜN İTİRAFIDIR

Israel Ziv’in sert ve uyarı dolu açıklamaları, aslında Ankara’nın bölgedeki konumunun İsrail tarafından nasıl algılandığına dair güçlü bir gösterge sunuyor.

Bu açıklamalar, Türkiye’nin Gazze’deki siyasi ve askeri etkisinin genişlediğini, Ankara’nın uluslararası arenada meşruiyete sahip bir aktör olarak kabul edildiğini, İsrail’in Türkiye’nin Gazze’deki olası rolünü artık yalnızca “ihtimal” değil “tehdit” olarak değil; başlı başına bir güç unsuru olarak değerlendirdiğini gösteriyor.

Ziv’in uyarı niteliğindeki çıkışı, Türkiye'nin Ortadoğu’da kendi eksenini kurma yolunda attığı adımların bölgesel denklemleri nasıl değiştirdiğine dair dikkat çekici bir okuma sunuyor.