ABD ve Avrupa’da İsrail’i eleştirmek, akademiden siyasete kadar birçok alanda “antisemitizm” suçlamasıyla bastırılıyor. Bu suçlama, İsrail’in işgal ve soykırım politikalarını görünmez kılmak için bir silah olarak kullanılıyor.
Eklenme: 18.12.2025 15:43:11 | Güncelleme: 18.12.2025 18:17:07Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da yaşayanlar için yazılı olmayan bir kural var: İsrail’i eleştirme. Akademide, medyada, iş dünyasında ya da siyasette yer alanlar için bu kuralın ihlali ağır bedeller doğuruyor. İsrail politikalarına yönelik en temel eleştiri dahi “antisemitizm” suçlamasıyla karşılık buluyor. Bu suçlama, Yahudi olmayı, Holokost’ta ailesini kaybetmiş olmayı ya da hayatını Holokost çalışmalarına adamış olmayı bile geçersiz kılıyor.

Antisemitizm suçlaması, nerede başlayıp nerede bittiği belirsiz bir tanıma dayanıyor. Zaman ve mekân sınırı olmayan bu tanım, İsrail’in sınırları gibi muğlak ve geniş. Uygulamada, İsrail’e yöneltilen her sert eleştiri bu kapsama sokulabiliyor. Böylece siyasi eleştiri, hukuki bir suç gibi muamele görüyor.
Batı’da hâkim olan anlatıya göre antisemitizm, antik çağdan bugüne uzanan kesintisiz bir nefret zinciri olarak sunuluyor. Tapınağın yıkımı, Orta Çağ’daki iftiralar, pogromlar, Holokost ve İsrail’e yönelik eleştiriler tek bir tarihsel hat üzerinde birleştiriliyor. Bu yaklaşım, Holokost’u insanlık tarihinin büyük bir suçu olmaktan çıkarıp İsrail’in güncel politikalarını koruyan dokunulmaz bir zırha dönüştürüyor.

Dünyanın en güçlü ülkeleri dahi sert biçimde eleştirilebilirken, İsrail bu eleştirinin dışında tutuluyor. ABD, İngiltere, Fransa veya Almanya yerden yere vurulabilirken, İsrail’in işgal, soykırım ve mülksüzleştirme politikaları hakkıyla eleştirilemiyor. Batı Şeria’da Filistinlilerin evleri gasp edilirken “işgalci” ifadesi bile özenle kaçınılan bir kelime haline geliyor.
2000 yılında hazırlanan ve kısa sürede ABD ve Avrupa’da fiili bir yasa gibi uygulanan Uluslararası Holokost Anma Birliği’nin antisemitizm tanımı, İsrail eleştirisine karşı temel dayanak haline getirildi. Bu tanım, İsrail’i eleştiren akademisyenlerin, öğrencilerin ve aktivistlerin hedef alınmasının önünü açtı. Üniversitelerden uzaklaştırmalar, görevden almalar ve yargı süreçleri bu çerçevede yürütüldü.
İsrail’in Filistin’deki suçlarını belgeleyen akademisyenler ve araştırmacılar antisemitizmle suçlandı. İsrail mallarına yönelik boykot çağrıları dahi bu kapsamda değerlendirildi. Gazze’deki soykırıma karşı barışçıl sivil tepkiler, bazı Avrupa ülkelerinde yasaklandı. Hatta işgal altındaki topraklardan gelen ürünlerin etiketlenmesi bile antisemitik eylem olarak tanımlandı.

İsrail’in Gazze’de yürüttüğü saldırıları Nazilerin politikalarıyla karşılaştırmak, Filistinlilerin kendi yaşadıklarını tarihsel örneklerle ifade etmesi dahi suç kapsamına alınıyor. Böylece mağdurun dili susturuluyor, failin suçu görünmez kılınıyor.
İsrail, uluslararası hukuku hiçe sayan, yaptırım ve denetimlerden muaf tutulan bir devlet olarak korunuyor. Antisemitizm tanımı, bu ayrıcalıklı konumun en güçlü aracı haline getiriliyor. Suç tanımı genişledikçe İsrail’in işgal haritası da genişliyor.
Buna rağmen dünya genelinde milyonlarca insan, İsrail’in dokunulmazlık zırhını delmeye başladı. ABD ve Avrupa’da Yahudi akademisyenler, öğrenciler ve aktivistler Filistin halkıyla omuz omuza duruyor. Filistin Devleti’ni tanıyan ülkelerin sayısı artıyor. Bugün BM üyesi ülkelerin büyük çoğunluğu Filistin’i tanımış durumda.