İşgal Bakanı'ndan İnsanlık Dışı Öneri: Filistinlileri Timsahlı Hapishanelerde Tutalım

İsrail basınında yer alan bilgilere göre, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Filistinli “güvenlik tutukluları” için timsahlarla çevrili bir cezaevi kurulmasını gündeme getirdi. Söz konusu önerinin, kaçış girişimlerini engellemek gerekçesiyle cezaevi yetkililerine sunulduğu aktarılıyor. İnsan hakları savunucuları ise bu fikri açık bir işkence ve gözdağı yöntemi olarak nitelendiriyor.

HAYVANAT BAHÇESİNE KOMŞU CEZAEVİ

İddialara göre planlanan tesis, İsrail’in kuzeyinde yer alan Hamat Gader bölgesine yakın bir noktada düşünülüyor. İşgal altındaki Golan Tepeleri ve Ürdün sınırına yakın olan bu bölgede halihazırda bir timsah çiftliği ve hayvanat bahçesi bulunuyor. Uzmanlar, önerinin sembolik olduğu kadar psikolojik bir tehdit unsuru taşıdığına dikkat çekiyor.

BEN-GVIR’İN SİCİLİ KABARIK

Ben-Gvir’in Filistinlilere yönelik sert ve intikamcı söylemleri yeni değil. Aşırı sağcı bakan daha önce de Filistinli tutuklular için idam cezası getirilmesini savunmuş, bu yöndeki yasa tasarısı İsrail Meclisi’nde ilk oylamadan geçmişti. Tasarının önümüzdeki günlerde yeniden gündeme gelmesi bekleniyor.

CEZAEVLERİNDE ÖLÜM VE İHMAL

İsrail basınına yansıyan veriler, Ben-Gvir’in 2022 sonunda göreve gelmesinden bu yana cezaevlerinde en az 110 Filistinlinin hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. Hak örgütleri bu ölümlerin büyük bölümünün tıbbi ihmal, kötü muamele ve sistematik baskı sonucu gerçekleştiğini belirtiyor.

9 BİNDEN FAZLA ESİR, KADIN VE ÇOCUKLAR DA VAR

Filistinli esirlerle ilgilenen kurumlara göre, İsrail hapishanelerinde bugün aralarında kadınlar ve çocukların da bulunduğu yaklaşık 9 bin 300 Filistinli tutuluyor. Uluslararası hukuka aykırı gözaltılar, uzun süreli idari tutuklamalar ve ağır cezaevi koşulları, İsrail’in yıllardır eleştirilen uygulamaları arasında yer alıyor.

TEPKİLER BÜYÜYOR

Ben-Gvir’in “timsahlı cezaevi” önerisi, İsrail yönetiminin Filistinli esirlere bakışındaki vahşeti bir kez daha görünür kıldı. İnsan hakları çevreleri, bu yaklaşımın yalnızca Filistinlileri değil, uluslararası hukuku ve temel insani değerleri de hedef aldığını vurguluyor.