İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Batı Kudüs’te düzenlediği üçlü zirve, savunma ve güvenlik söylemleri eşliğinde Türkiye’yi hedef alan yeni bir bölgesel bloklaşmanın sinyallerini verdi. Zirvede Filistin’de devam eden katliamlar ise görmezden gelindi.
Eklenme: 23.12.2025 16:04İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ev sahipliğinde Batı Kudüs’te gerçekleştirilen İsrail–Yunanistan–GKRY üçlü zirvesi, Doğu Akdeniz’de giderek sertleşen jeopolitik rekabetin yeni bir aşamaya geçtiğini ortaya koydu. İsrail, Rum ve Yunan basınında yer alan değerlendirmeler, zirvenin merkezinde Türkiye’ye yönelik ortak güvenlik kaygılarının bulunduğuna işaret etti.
Zirve sonrası yapılan açıklamalarda “savunma”, “güvenlik” ve “istikrar” vurguları öne çıksa da, kullanılan dil ve verilen mesajlar Türkiye’yi dengelemeyi ve çevrelemeyi hedefleyen bir stratejik uyuma işaret etti. Netanyahu’nun “egemenlik fantezileri kuranlar” ifadesi, İsrail’in Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki tezlerini ve askeri varlığını tehdit olarak konumlandırdığını gösterdi.
Basın toplantısında Türkiye’ye yönelik doğrudan soru alınmaması ise, mesajların dolaylı fakat bilinçli biçimde verildiği yorumlarına neden oldu.

Zirvenin önemli gündem maddelerinden biri, Hindistan–Orta Doğu–Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) oldu. İsrail’den GKRY ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya uzanması planlanan bu hat, enerji, demiryolu, deniz yolu ve dijital altyapıyı kapsıyor.
Ancak coğrafi gerçekliğe rağmen Türkiye’nin bu projelerin tamamen dışında bırakılması, ekonomik rasyonaliteyle değil siyasi tercihlerle açıklanıyor. Uzmanlara göre bu yaklaşım, Ankara’nın bölgesel merkez ülke rolünü zayıflatmayı amaçlayan daha geniş bir stratejinin parçası.
Zirvede savunma işbirliğinin derinleştirilmesi, deniz siber güvenliği merkezinin kurulması, kritik altyapıların ortak korunması ve acil durum müdahale mekanizmalarının geliştirilmesi gibi başlıklar öne çıktı. İsrail, Yunanistan ve GKRY’nin bu alanlarda eşgüdümü artırması, üçlü yapının askeri bir karakter kazandığını gösteriyor.
İsrail basınında yer alan “ortak müdahale gücü” iddiaları resmen doğrulanmasa da yapılan açıklamalar bu yönde güçlü sinyaller içeriyor.

GKRY ve Yunanistan liderlerinin açıklamaları, bu üçlü yapının ABD’nin dahil olacağı 3+1 formatıyla daha geniş bir uluslararası zemine taşınmak istendiğini ortaya koydu. Washington’un bu süreçte sağlayacağı siyasi ve askeri desteğin, Türkiye’ye karşı kurulan dengeyi güçlendirmesi hedefleniyor.
Bu durum, Doğu Akdeniz’deki gerilimin yalnızca bölgesel değil, küresel bir boyut kazandığını gösteriyor.
Zirvede dikkat çeken bir diğer unsur ise Filistin meselesinin tali bir başlık olarak geçiştirilmesi oldu. Gazze’de on binlerce sivilin hayatını kaybettiği, insani krizin derinleştiği bir dönemde Netanyahu’nun bölgesel güvenlik ve teknoloji vizyonu sunması, İsrail’in işgal ve saldırı politikalarını perdeleme çabası olarak değerlendirildi.
Yunanistan ve GKRY’nin bu tablo karşısında İsrail’le savunma temelli yakınlaşmayı sürdürmesi, Atina ve Lefkoşa’nın Filistin konusundaki sessizliğini daha da görünür hale getirdi.
Sonuç itibarıyla Batı Kudüs’teki üçlü zirve, enerji işbirliği söyleminin ötesine geçerek Türkiye’yi dışlayan ve çevrelemeyi hedefleyen bir güvenlik mimarisinin inşa edilmek istendiğini ortaya koydu. İsrail ve Yunanistan’ın, GKRY ile birlikte savunma eksenli bir ortaklıkta buluşması, Doğu Akdeniz’de gerilimin artabileceğine işaret ediyor.
Ancak uzmanlara göre Türkiye’nin tarihsel, coğrafi ve stratejik ağırlığı göz ardı edilerek kurulan bu tür blokların, bölgede kalıcı bir istikrar üretmesi zor görünüyor.