News-1

Gündem

Türkiye-Mısır İlişkilerinde Yeni Dönem: 11 Yıl Sonra İlk Resmi Ziyaret

11 yılın ardından Mısır’a Dışişleri Bakanı düzeyinde ziyaret yapılıyor. Bakan Mevlüt Çavuşoğlu Kahire’de Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ile bir araya geldi. Peki 11 yıl önce iki ülke arasında ilişkiler nasıl bozuldu ve bugün ilişkiler yeniden nasıl tesis edildi? 4 soruda Türkiye-Mısır ilişkilerinin dünü, bugünü ve yarını...

Eklenme: 18.03.2023 12:25:21
Bu Haberi
Paylaş

11 yılın ardından Mısır’a Dışişleri Bakanı düzeyinde ilk resmi ziyaret yapılıyor.

Son olarak Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, 27 Şubat 2023’te deprem bölgesini ziyaret etmişti. Mısır 11 ili sarsan depremin ardından en hızlı harekete geçen ülkelerden biriydi.

O görüşmeden sadece bir ay sonra bu kez Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu kez ikili ziyaret kapsamında Kahire’de.

Görüşmede, Türkiye-Mısır ilişkilerini normalleştirme çabalarının yanı sıra, Libya gibi bölgesel konular ele alınacak. Turizm ve ticaretin geliştirilmesi için yapılacaklar da masada olacak.

Ziyarete dair en çok merak edilen konu ise tarafların ilişkileri yeniden büyükelçi seviyesine çıkarıp çıkarmayacağı.

"İLİŞKİLERİN YENİDEN TESİSİNİN BAŞLANGICI"

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, Çavuşoğlu'nun Mısır ziyaretiyle ilgili yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklamada, "Türk Dışişleri Bakanı'nın Mısır'a yapacağı ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkileri normale döndürme, ikili ilişkilerin çeşitli yönlerinin yanı sıra ortak öneme sahip bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında kurulacak derin diyaloğun ilk adımı hükmündedir" ifadelerine yer verildi.

Ayrıca açıklamada, ziyaretle iki ülke ve iki kardeş halkın çıkarlarını gözeten ortak bir anlayışa ulaşmanın hedeflendiği belirtildi.

Ebu Zeyd'in açıklamasında, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Mısırlı mevkidaşı Samih Şukri ile yapacağı ikili görüşmenin ardından, iki ülke heyetlerinin katılımıyla kapsamlı görüşmeler yapılacağı ve ortak basın toplantısı düzenleneceği belirtildi.

MISIR’LA İLİŞKİLER NASIL BOZULDU?

2010 sonlarında Tunus'ta başlayarak dalga dalga Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine yayılan sokak eylemleri, Şubat 2011'de Mısır'ı da etkisi altına alarak Hüsnü Mübarek'in 29 yıllık iktidarının sonunu getirmişti.

‘Arap Baharı’ olarak adlandırılan gösteriler, Mısır'da Müslüman Kardeşler çizgisindeki Özgürlük ve Adalet Partisi'ni iktidara taşımış, Muhammed Mursi'yi de Mısır'ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanı yapmıştı.

Kahire'de Müslüman Kardeşler dönemi Türkiye-Mısır ilişkileri için bir kırılma noktası oldu. Mursi'nin Haziran 2012'de göreve gelmesinden 5 ay sonra dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan beraberinde 10 bakan ve 350 iş insanıyla Kahire'ye gitti.

Mısır'ın başkentinde binlerce kişi tarafından karşılanan Erdoğan, Kahire Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada, "Ey Mısır, ey dünyanın annesi, kaldır başını. Sen Mısırlısın" ifadeleriyle Mısır'da yaşanan siyasi değişimi selamlamış ve iki ülkenin Filistin ve Suriye'deki sorunların çözümü için birlikte çalışabileceğinin sinyallerini vermişti.

Ancak Mısır'daki Muhammed Mursi iktidarı, Erdoğan'ın ziyaretinden 8 ay sonra, 3 Temmuz 2013'te gerçekleşen askeri darbeyle devrildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Abdülfettah es-Sisi'nin gerçekleştirdiği darbeye Türkiye'nin verdiği tepki Ankara-Kahire hattında iplerin hızlı bir şekilde gerilmesine neden oldu. Nihayet Kasım 2013'te Mısır, Türkiye Büyükelçisi'ni istenmeyen kişi ilan etti ve iki ülke arasındaki ilişkiler uzun yıllar onarılamayacak şekilde koptu.

İlişkilerin kopmasında Türkiye'nin Müslüman Kardeşler'e verdiği güçlü destek ve aynı süreçte Türkiye'de yaşanan Gezi Parkı Eylemleri'yle 17-25 Aralık krizinin Ankara üzerinde yarattığı tehdit algısı ilişkilerin seyri açısından belirleyici olmuştu.

İlişkilerde yaşanan kopuşun hükümetlerin tercihi olduğu belirten emekli büyükelçi Şafak Göktürk, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

Büyükelçilerin geri çekilmiş olması, sert bir üslubun kullanılması bir tercih konusuydu. Türkiye ile başka ülkeler arasında, başka dönemlerde de ilişkilerin bozulduğu olmuştur. Ama onların nesnel sebepleri vardı. İki ülkenin çıkar algılarında birbirlerinin ayaklarına bastığı kanaatine ulaştığı durumlardı onlar. Burada öyle bir şey yok. Burada hükümet, ideolojik ve sürekli bir olağanüstülük ortamını sürdürebilmek için kullanışlı dış krizler üretti.

MISIR’LA YENİDEN YAKINLAŞMA NASIL GERÇEKLEŞTİ?

2013'ten itibaren Mısır'la 'katil, darbeci, zalim' seviyesine düşen ilişkiler, uzun yıllar boyunca böyle devam etti.

2020'ye kadar olan süreçte 'darbeci Sisi' söylemi ve Mısır'daki siyasi gelişmeler, Türkiye'de dış politika kadar iç politikanın da konusu oldu. Mısır'daki darbe karşıtlarının simgesi olan Rabia işareti, sonrasındaki süreçte Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onu destekleyenlerle özdeşleşirken; Erdoğan seçim kampanyaları sırasında rakiplerini sıklıkla 'Sisi zihniyetinin bir yansıması' olmakla suçladı.

Bu süreçte Mısır'da Sisi yönetiminin baskısından kaçan birçok Müslüman Kardeşler üyesi ve yöneticisi Türkiye'ye yerleşmeyi tercih etti.

Ancak ilerleyen yıllarda Doğu Akdeniz, Suriye ve Libya'da uzayan problemler ve yaşanan bölgesel çıkmazlar Ankara'yı dış politikada yeni arayışlara itti ve bölgesel rakiplerle yeniden masaya oturmak bir numaralı öncelik haline geldi.

Ağustos 2020'de Yunanistan'la Mısır arasında imzalanan deniz yetki alanları anlaşması, Ankara-Kahire hattındaki yakınlaşma arayışıyla ilgili ilk sinyallerden biri oldu. Mısır'ın Atina'yla imzaladığı anlaşmada Türkiye'nin belirlediği kıta sahanlığının güney sınırını kabul ediyor olması Ankara'da memnuniyetle karşılandı.

Bu gelişmeyi sırasıyla iki ülke istihbaratı arasında yapılan görüşmeler, Ankara ve Kahire'de dışişleri bakanlığı yetkililerinin gerçekleştirdiği istikşafi toplantılar, iki ülkenin dışişleri bakanları arasındaki telefon görüşmesi ve son olarak Katar'da düzenlenen 2022 Dünya Kupası açılış maçında Erdoğan ile Sisi'nin el sıkışarak verdiği fotoğraf izledi.

Erdoğan, Katar dönüşü Sisi ile verdiği fotoğrafı şu sözlerle değerlendiriyordu:

Bir süreç başlayabilir demiştik. Böyle bir sürecin başlaması için burada bir adım atılmış oldu ve hayırlısıyla görüşmeleri yaptık. Temennim odur ki, önce bakanlarımızla başlayan bir süreci, daha sonra inşallah üst düzey görüşmelerle iyi bir noktaya taşıyalım istiyoruz. Çünkü olaya ben şöyle bakıyorum, Türkiye-Mısır arası, bir liderler buluşması değildir, Türk milleti ile Mısır halkının geçmişteki birlikteliği bizim için çok önemlidir. Yeniden niye olmasın, yeniden niye başlamasın?

'Çatışma faktörlerinin ikinci plana düşmesine' işaret eden eski Kahire Büyükelçisi Şafak Göktürk İki ülke arasındaki yakınlaşmayı şöyle açıklıyor:

Burada Mısır'ın önemsediği iki faktör vardı. Birincisi Müslüman Kardeşler'in Türkiye'deki varlığı. Yani liderlik yapısı ve yayınları. İkincisi ise Libya'daki durumdu. Geçmiş bir iki yıl içinde Müslüman Kardeşler konusunda belirli bir ilerlemenin sağlandığı görülmüştür. Esas sıkıntı Libya'dan kaynaklanıyordu. Libya onlar için önemli bir ulusal güvenlik meselesi. Özellikle İslamcı hareketlerin geçiş yapabildiği sınır boyunca yaşananlar önem taşıyordu. Bizdeki PKK terörüne ilişkin duyarlılığın bir benzeri. Bu konularda Mısır'ı rahatlatacak bir adım gelmediği için bu temas sürecini askıya almıştı. Bu noktada şunu iyi anlamamız gerekiyor. Normal ilişkiler demek, iyi ilişkiler demek değildir. ABD'yle, Yunanistan'la ilişkilerimiz normal ama iyi mi? Bu bakımdan bu o kadar büyük bir hadise değil.

KAHİRE ZİYARETİNDE MASADA HANGİ KONULAR OLACAK?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Kahire'ye düzenleyeceği ziyaret, Türkiye'nin Suudi Arabistan ve BAE'yle ilişkileri düzeltme yoluna gittiği ve Esad'la görüşme fırsatı aradığı bir dönemde yapılıyor.

Görüşmede masadaki en önemli konunun Mısır'ın sıklıkla 'kırmızı çizgi' olarak tanımladığı Libya olması bekleniyor.

Bilindiği üzere Türkiye ve Mısır, Libya'da devam eden iç savaşta uzun yıllardır farklı tarafları destekliyor. Ancak Libya konusunun son yıllarda hem BAE'nin hem de Rusya'nın odak noktası olmaktan çıkması Tobruk merkezli yönetimi destekleyen Kahire'yi yalnızlaştırmış durumda. Yine de Mısır'ın Türkiye'yle görüşmelerde önceliğinin 'Libya'daki Türk askeri varlığını azaltmak olması' bekleniyor.